17.08.2018, 12:21

Kurban mıyız?

Bayramlar, sektörümüzün iyi zamanlarında güzel para kazanılan; kötü zamanlarında da birazcık nefes alınan dönemler olmuştur. 

Son zamanlarda, sürekli olumsuzlukların yaşandığı ülkemizdeki gelişmelere paralel otobüs sektörü de kan kaybetmeye devam ediyor. Paramızın sürekli değer kaybetmesi sonucunda yükselen dolar ve bununla satın alınan petrol sektörün en büyük girdisidir.

Diğer taşımacılık sektörlerine sağlanan ÖTV avantajı, maalesef karayolu taşımacılığına verilmedi. Pek çok platformda gündeme getirilmiş olsa da yönetim buna asla sıcak bakmadı. Elbette kendimizi eleştirmeyi bırakıp bizim dışımızda suçlu aramak derdinde olarak bunu dile getirmiyorum. Maalesef sektörü temsil edebilecek nitelikli bir oluşum kurulamadı. Mevcut olanlar sektörü yeterince temsil edemediler. Firmaları kendi kanatları altına alamadılar, bilgilendiremediler, bilinçlendiremediler. Bu sebeple firmalar verimlilik ve finans konularında sadece kendi bilgi ve görgüleri çerçevesinde hareket ettiler. Buna karşılık sektörün müzmin hastalığı rekabet nedeniyle hatalara devam edildi. 

Rekabet denilince ilk olarak fiyat rekabeti akla geliyor. Olaya sadece bu kadar sığ bakmamak lazım. Son dönemde bir firmanın öncülük yaptığı 2+1 furyası her firmayı sardı. 46 koltuklu otobüslerde 30 kişi olan başa baş noktası, 32 kişilik araçlarda ne hale geldi düşünün. Üretici firmalar bu akımın karşısında olmadılar, beklentileri karşılamak için üretimlerini bu araçlara kaydırdılar. Bu, şehirlerarası yolcu taşımacılığının bitişi için çalınan başlama vuruşunun düdüğü oldu. İlla ki 10 yıl mı geçmesi gerekiyor bazı ölümcül hataların anlaşılması için?

Sektörden ayrılmadan önce, özellikle araç tipi için bazı düşüncelerimin uygulanmaya başlaması kendi adıma olumlu gözlemler olmuştu. Bu bağlamda Türkiye’nin amiral gemisi olan Travego daha alçak, daha uygun fiyatlı araçlar karşısında yenildi. Ancak bu süreç 10 yılı buldu.

Bu yıl her anlamda ilginç bir yıl oldu. Geçen yılsonuna doğru, Mart ayında beklediğim ve yakın çevreme olması muhtemel dediğim kriz ya da darboğaz -ne derseniz deyin-  aslında gümbür gümbür geliyordu ama Mart’ta Afrin hadisesi nedeniyle pek yer bulmadı gündemde. Sonrasında İslam ülkelerinin Katar’a yönelik yaptırımları sonrası “asıl kriz şimdi geliyor” dediğimi hatırlıyorum. Bizim sıcak para kaynağımız olan Katar’ın para musluğunun kapatılması sonrası bazı yatırımların sekteye uğraması, nitelikli gözlerden kaçmadı.

Bu defa da erken seçim kararı alındı. İktidarın adayı çok uzun zamandan beri belli olmasına rağmen, ana muhalefet adayını açıklamakta en son sırada yer aldı. Bu kısıtlı seçim döneminde hepimiz efsunlandık yattık kalktık ilk turda mı, ikinci turda mı, bilmecesine kilitlendik. Bu arada fiyatlar zaten gidiyordu. Hükümet, seçim öncesi yükselen petrol fiyatları ve yükselen kurlar nedeniyle her gün zam alması muhtemel akaryakıtı, kendi içinde sübvanse etmeye başladı. Bayram, seçim acaba ikinci tura kalacak mı derken o dönemi de gargara yaparak geçirdik.

Sezon tabir ettiğimiz yaz aylarında akaryakıta zam yapılmamış olması otobüsçü için çok olumlu bir hadiseydi, ama sadece pansuman ile tedavi olmayı beklemek hayalcilik olur.

Şimdi ortaya çıkan papaz bahanesi ile emperyalist güçler ülkemize çullandı. Bu bayram sonrası eğer kurdaki artışlar akaryakıta yansıtılırsa sektör için yapılacak çok da bir şey kalmayacak gibi görünüyor. 

Gram gram biriktirilenlerin, oluk oluk kaybedilmesi muhtemeldir… 

İki bayram arası evlenilmez diye bir laf vardır geleneğimizde, Acaba bayram sonrası kurban olmaya devam edecek miyiz? ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159