01.03.2018, 10:58

Ulaştırma Yatırımları ve Ekonomik Kalkınma - 1

Hepimizin bildiği üzere; ulaşım sosyal-politik-teknik-ekonomik-kültürel ilişkilerin merkezinde, bunları birbirine bağlayan unsurlardan birisi olup, bu ögelerin herbiriyle doğrudan ve karşılıklı bir ilişkiye sahiptir. Ulaşım, planlama ile birlikte bütün bu parametrelerin hem etkileyeni ve hem de etkilenenidir. Ulaşım ve planlamayı, belirli bir coğrafya üzerindeki izler, tasarımlar ve projeksiyonların bütünü olarak ta ele alabiliriz. Bu coğrafya; kimi zaman bir şehir-yöre-ülke, kimi zaman bir bölge ve kimi zamanda yer kürenin bütünü olarak da düşünülebilir. Ulaşım aynı zamanda hemen her sektördeki arz talep dengesine bir şekilde müdahil olan bir sektörü ifade etmekte, küresel etkileşimin sürekli olarak arttığı bir çağda stratejik bir öneme sahip olmaktadır. Ülkemizin jeo-stratejik konumu, bölgesi ile her anlamdaki entegrasyon politikaları, ekonomik hedefleri ve 2023 vizyonu hepimizin malumudur. Bütün bu düşünce, eylem, mevcut durum ve vizyon paralelinde; en önemli araçsallardan biri olan ulaşımın en etkin, verimli ve yenilikçi argümanlarından biri de Yüksek Hızlı Demiryollarıdır.

Ulaştırmadaki temel tartışmalı konulardan birisi ulaştırma altyapı yatırımlarının bölgesel ve yerel düzeyde ekonomik kalkınmayı teşvik edip etmediği ile ilgilidir. Bu noktadaki konu ilkesel olarak zaman kazançları ile ölçülen ulaştırma faydaları ile ilgili değildir fakat bu yatırımlardan kaynaklı ilave kalkınma faydaları söz konusu olmaktadır. Eğer söz konusu faydalar mevcut ise bu noktadaki ikinci soru ölçülebilirlikleri ile ilgilidir. Bu tarz çalışmalar kapsamında ekonomik koşullara ilaveten bulunan yatırım, politik ve kurumsal koşullarda yer almak üzere ekonomik kalkınma için gerekli koşullar dizisinin tanımlanmasına dayalı olarak yeni bir yaklaşım geliştirilmektedir. Aynı anda işletilen gerekli koşullar dizisinin her üçünün ölçülebilir olması ve ilave ekonomik kalkınma faydalarının bulunabilirliği tartışılmaktadır. Bu koşulları kapsamına alan kavramsal bir yaklaşım ortaya konmaktadır. Bu tarz çalışmalar kapsamında aynı zamanda söz konusu çalışma alanında son yirmi yıldır araştırmacıların değindiği anahtar konulardan bazıları ele alınmaktadır. Ulaştırma yatırımları ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişkide bu yeterince detaylı bulgular, analizlerin diğer anahtar ilgi alanlarına bağlı olarak daha genel bir sonuçlar dizisince takip edilmektedir. Bütün bunlara analiz ölçütlerinin değerlendirilmesi, proje değerlendirmesinde yeni bir öneri, ulaştırmanın ekonomik kalkınma karmaşıklığı ve nedenselliğinden ayrıştırılması, erişilebilirlik ve mücavirlik ile politik tasarımın rolü de dâhil edilmektedir.

Bu tarz çalışmalar kapsamındaki anahtar konu iyi gelişmiş ülkelerde ulaştırma altyapı yatırımlarının genel olarak kentsel ve bölgesel düzeyde ekonomik gelişmeyi ne düzeyde teşvik ettiğidir. Konuların karmaşıklığı ile beraber bu tarz çalışmalar kapsamında ilgili konular özetlenmekte olup politik kararlar ve ileriki araştırmalar için çeşitli çıkarımlar ortaya konmaktadır. Amaç, söz konusu anahtar konular ulaştırma araştırmacıların karşılaştığı ilkesel olarak çözümlenmemiş zorluklarından birisini ve ulaştırma altyapı yatırımlarında belirleyici anahtar faktörlerden birisini teşkil ettiğinden dolayı üzerine düşünmeye yönlendirmektir.

Şekilde 1960 ve 1990 yılları için trafik hacmi ve modal dağılım ile 2020 ve 2050 yıllarına ait trafik hacmi ve model dağılım projeksiyonu verilmiştir. Şekilden görüldüğü üzere gelecekte ulaşımın yükse hızlı trafik modları olan havayolları ve hızlı trenlerle gerçekleşmesi beklenmektedir. 400-600 km uzaklıklara yolcu taşımada, günümüzün en etkili olanağı hızlı trenlerdir. Bu uzaklıklarda, hem karayolunun, hem de havayolunun 200 km/sa.nın üstünde hız yapan trenler karşısında rekabet gücü zayıflamaktadır. Japonya’dan Fransa’ya, Almanya, İtalya, İspanya ve ABD’ye kadar yaşanan deneyimler bu gerçeği desteklemektedir. AB’de 2020’ye kadar hızlı trenlerde hızın 340km/sa.e yükseleceği öngörülmektedir. AB Komisyonu tarafından kararlaştırılan toplam yirmi projeden on üçü demiryolu ile ilgili olup, bunlardan altısı hızlı demiryolu projesidir. Çok uzun kıtalararası mesafelerde, yolcu ve bazı özel tür kargo taşımacılığında havayolu, yük taşımacılığında ise denizyolu tek seçenek durumundadır. Sonuçta yolcu taşımacılığında, toplu taşıma önceliği ilkesini de kapsayacak yüksek hızlı trenlerin ve kentsel raylı sistemlerin, geleceğin temel ulaştırma türleri olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Ulaştırmadaki en önemli sorunlardan biri olan trafik güvenliğinde gelişmiş ülkelerde akıllı ulaşım sistemleri kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde akıllı ulaşım sistemleri konusunda ABD, Almanya, Britanya, Avustralya, Fransa, Güney Kore, İsveç, Japonya, Hollanda, Kanada ve Singapur’un öncü olduğunu, Brezilya, Çin, Tayland ve Tayvan’ da ise önemli gelişimlerin ve yaygınlaşmanın kaydedildiği görülmektedir. ABD’ de bu uygulamalar, 1960-1970 yılları arasında yol ve araç arası iletişimin sağlanması anlamında bir başlangıç kaydetmiş olup 1980’li yılların ortalarından itibaren kamu-özel sektör-akademi işbirliğiyle Mobility 2000 çalışmaları başlatılmıştır. Bu çerçevede 1994 yılında Ulaştırma Bakanlığı tarafından Amerika Akıllı Ulaştırma Topluluğu kurulmuştur. 2005 yılında kongre tarafından güvenli, hesap verebilir, esnek, etkin ulaştırma adalet yasasının kabulüyle birlikte, bu alandaki araştırma faaliyetleri için 2009 yılına kadar yıllık 110 milyon dolarlık bütçe sağlanmış olup bunun takibinde ABD Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre eyaletlerde yürütülen ve ulusal düzeyde koordine edilmeyen 500 milyon dolar ile 1 milyar dolar arası yatırım söz konusudur. Ulaştırma Bakanlığı koordinasyonundaki akıllı ulaştırma sistemleri programı çerçevesinde akıllı araçlara, akıllı altyapıya ve ikisinin koordinasyonuyla akıllı ulaştırma gerçekleştirilmesine yoğunlaşılmaktadır. ABD’deki akıllı ulaştırma sistemleri bölgesel olarak düzey farklılıkları göstermekte ve henüz ulusal bir entegrasyondan bahsedilememektedir. 

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159