Hz. Ömer, “Kıyamet kopacağını duysam ve elimde bir ağaç olsa, kıyamet kopmadan önce mutlaka onu dikerdim!” demiş. Bu önemli bir söz; sadece doğanın dengesiyle sınırlı olarak ele alınırsa yetersiz kalabilir. Günümüzle bağlantısını kurarsak, iklimini bozduğumuz dünya için yeni bir fırsat, yeni bir gelecek öngörüsü de diyebiliriz.
Kentleşmeye epey geç başlamış bir ülke olarak küçük bir fidanın ne kadar büyük bir anlam taşıyabileceğini tahayyül bile edemiyoruz. Onun için de her yer beton yığınına dönüşüyor. Oysa nefes alacak bir yer, gölgesine sığınacak bir ağaç, yüzümüzü yıkayabileceğimiz bir kaynak hayatın sürdürülmesi için gereklilikten öte zorunluluktur.
Geçtiğimiz hafta Miraç Kandilini idrak ettik. Hepinizin bildiği gibi Hz. Peygamberin arşa yükseldiği gecedir miraç. Mekke’de zulümlerden dolayı hayli daralmış; eşini kaybetmiş, amcasını yitirmiş olan Hz. Peygamber’e Allah tarafından verilen bir tesellidir. Sadece bir hayal dünyasından, bir mana ikliminden ibaret bir yürüyüş değil, aynı zamanda fiziki bir yürüyüştür. En büyük mucizelerden biridir. Bütün İslam aleminde olduğu gibi bizim ülkemizde de Kandil dualarla, namazlarla karşılandı, kandil simitleri, helvalar, lokmalar dağıtıldı.
Sevgi paylaşıldıkça çoğalırmış, hep söylerim. İnsana da, hayvana da, çiçeğe ve ağaca da ne kadar sevgiyle bakarsanız hayatın geleceğine de o kadar hoşgörülü, sabırlı, iyi niyetli ve doğru bakarsınız. Fatih Sultan Mehmet de bu yoldan giderek, “Bir ağacın dalını koparanın kellesini koparırım” diye yol göstermiş. Ben, Fatih’in o kadar gaddar olabileceğine inanmıyorum. Burada, o, ağaca verdiği değeri gösteriyor.
Yayı ne kadar çok sıkarsanız o kadar fırlar. Tabii, bunun bir de tersi var. Kediyi köşeye sıkıştırırsanız, ne kadar evcil olursa olsan, tırmalar. O zaman hepsini makul ve mantıklı, akılcı yollarla ele almak gerekir.
Yaşananlar yaşanacakların göstergesidir, yaptıklarımız da yapacaklarımızın teminatı. Tam da bu nedenle hem kimsenin tavuğuna kışt, hem de kimseye hişt dememek gerekir. Belli bir sistematik içerisinde devam ettirilen hayatın dünya durdukça durması için herkes elini taşın altına koymalıdır. Bir öykü var, bilirsiniz: Adam, altın yumurtlayan tavuğunu kesmiş… Hem tavuktan olmuş hem de her gün gelen altından. Demek ki tamah etmesini bilmeliyiz.
Şimdi, bunun otobüsçülükle ne ilgili var diyenleriniz çıkacaktır. Tabii, kıssadan hisse çıkaranlar aradaki bağı kesinlikle kuracak ve geleceğe daha umutla bakmamız için kolları sıvayacaktır. Kıssadan hisse çıkaranlar, devekuşu gibi başını kuma gömenlere anlatsın burada anlatılanları. ■