“Dünle beraber geçti cancağızım, ne varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” diyor Mevlana, bir şiirinde. Ne kadar da haklı değil mi? Her yeni gün yeni bir dünyadır ve her yeni gün yepyeni şeylere gebedir. Rutin işlerini sürdürse de insanlar, hayat hiç yeknesak değil.
Bakın, dün ile bugün bir mi? Yarının aynı olacağını kim iddia edebilir.
Bizim sektörümüzden örnek verirsek, İstanbul-Ankara arasını şimdi 5,5 saatte alıyor bir otobüs. Rahat, konforlu, seri yolculuk yapılabiliyor. Oysa çok değil bundan 20 yıl önce 8 saatti. 50 yıl önce 18 saat… 80 yıl önce bir yerlerde gece molası verilmesi gerekiyordu. Yayan çıkılan yolculuklar değil bunlar, yine otobüsle yapılan, o zamanın noktadan noktaya ulaşım imkanı veren otobüsleriyle yapılan yolculuklardı.
Geçenlerde televizyon haberlerinde de yer almıştı; tüple, bir kapsülün içinde tüpe gireceksiniz ve deyim yerindeyse şimşek hızıyla seyahat edebilme imkanı geliştirmiş bilim adamları ve aynı yol sadece yarım saat sürecekmiş.
Mevlana 800 yıl öncesinden görmüş ve söylemiş: Dünle beraber geçti ne varsa düne ait.
O zaman biz de yeni şeyler söylemeli, yeni şeyleri hayata geçirmeliyiz. Nedir o yenilik? Haksız rekabeti bitirelim, bir. Birbirimizi rakip olarak görüp bilet fiyatında rekabet yapacağımıza hizmet kalitesinde rekabet yapalım, iki. Üçüncüsü de birlik olalım, dirlik kazanalım.
Şimdi, “bunun neresi yeni” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Gerçekten de yeni değil, ama hiç denemedik ki! Denenmemiş bir şey yeni sayılmaz mı?
On yılı aşkın bir zamandır gelirlerimizin giderlerimizi karşılamaktan uzak olduğundan, verdiğimiz hizmetin karşılığını alamadığımızdan, dolayısıyla da kendimizi (firmamızı) geliştiremediğimizden yakınıp duruyoruz.
Bakın, çuval dolusu para döküp aldığımız otobüslerle insanlara hizmet vermeye çalışıyoruz. Biz yatırımımızın ve emeğimizin karşılığını alırsak yolcuya daha iyi, daha kaliteli hizmet verebiliriz. Hak verilmez, alınır demiş büyüklerimiz. O zaman hakkımızı kimseye yedirmemeli, söke söke almalıyız. Siz de hatırlıyorsunuzdur; köylüler Antalya’da yola inip ürettikleri meyve ve sebzelerin para etmesi için eylem yaptı. İstanbul’da servisçi arkadaşlarımız taleplerini duyurmaya çalışıyor. Daha dün Gerze’de köylüler yapılacak santral için yollara düştü.
Biz ne yaptık? Hiç. Kocaman bir hiç! Yıllardır kontak kapatmaktan söz edilir. Kimi için doğru, kimi için yanlıştır; tartışmıyorum. Ama girişimde bulunmak için ayağa kim kalktı?
Bu sorunun cevabı biz otobüsçülerin makus talihini yenmenin ilk adımı olacaktır. Daha kaliteli, daha seri, daha güvenli hizmet vermek için gelin birlik olalım, dirlik kazanalım. Otobüsçü olarak ulaşımın temel direğiyiz ve insanı sevdiklerine, işlerine, evlerine, asker ocaklarına, sağlık merkezlerine ulaştırıyoruz. Yani halkımız bizi destekleyecek, arkamızda duracaktır. Düşünsenize bir siyasinin arkasında dursa bu destek, neler yapar kim bilir. ■