Hindistan’ı kurtuluşa ve bağımsızlığa taşıyan Mahatma Gandi, “Benim düşüncelerime katılmıyorlar diye bana karşı olanları hainlikle suçlayarak, onların karşısında suçlu duruma düşmeme izin verme. Kendimi sever gibi diğerlerini sevmeyi ve diğerlerini yargılıyormuş gibi kendimi yargılamayı öğret bana. Başarılı olduğum zaman sarhoşluğuna izin verme, ne de başarısız olursam umutsuzluğa düşmeme. Başarısızlığın, başarının öncesindeki bir deneme olduğunu hatırlamamı sağla. Hoşgörünün, güçlerin en büyüğü; intikam arzusunun ise zayıflığın ilk görünümü olduğunu öğret bana” diyor “Dua”sında.
“Tanrım” diye yakaran Gandi, “Eğer seni unutursam, sen beni unutma! Amin” sözleriyle bitirdiği duasında, “Eğer insanlara zarar verirsem, özür dileme; eğer insanlar bana zarar verirse, affetme ve merhamet gücü ver bana” demeyi de ihmal etmiyor.
Dünyanın en bereketli topraklarında, iç içe geçmiş etle kemik gibi asla ayrılamayacak toplumunda bu yaşananlara ne akıl yetiyor ne de fikir. Suriye, Irak sınırları bizim en uzun sınırlarımız, batısından doğusuna hemen her karışında anlamsız ve en az bir o kadar da amansız bir savaş sürüyor. İnsanlar öldürülüyor. Yazık! Birilerinin artık ‘dur’ demesi gerekiyor bu savaşa! İnsanlar evini barkını bırakıp çocukları kucaklarında aç susuz mülteci duruma düşüyorlar. Bu insanlık dramının bir an evvel son bulmasını istiyorum.
Türk kültürünün bütün yönleriyle ilgilenen, sadece uzmanı olduğu tıp alanında değil, ressam, minyatürcü, tezyinatçı, hattat, arşivci ve araştırmacı Ordinaryüs Profesör Doktor Süheyl Ünver, çok seyahat eden biriymiş, her seyahatini defterine not eder, gördüklerini ve düşündüklerini de yazarmış. Sürekli not aldığı, sürekli yazdığı için defterlerinin sayısı bilinmese de, büyük çoğunluğu araştırmacılar tarafından değerlendiriliyor. İşte onlardan birinde, “İnsan, zarif bir yolcu gibi geçecektir yeryüzünden. Tabiatın dengesini, o harikulade kompozisyonu bozmaya, yaratılmışları incitmeye gelmemiştir buraya. Kuracağınız evler ve yapılar, size sunulan emanetin ruhunu bozacak, evrenin diğer misafirlerinin hayatını zorlaştıracak bir biçim alamaz. Bunu yapıyorsanız, tüm canlıların yaşama hakkına tecavüz ediyorsunuzdur. Yeryüzünün biricik sahibi siz değilsiniz” diyor.
Gelin görün ki, bugün savaşlar yeryüzünün düzenini bozuyor... İnsan, yatışmaz açlığıyla kendisi dışındaki tüm canlılara meydan okuyor. Gelecek zor günlere gebe. ■