Otobüsçüler önlerine atılan bir avuç yeme kanıp altlarından yumurtalarının çalınmasını fark etmiyorlar bile. Türkiye’yi taşıyan sektörün tepe örgütlenmeleri olan federasyonların profesyonel yöneticileri, dönen tekerlekleri olmadığı için, kan ağlayan otobüsçüyü görmüyorlar bile. Varsa yoksa laga luga…
Ben otobüsçüyüm, ülkenin haletiruhiyesini yolcunun üzerinden değerlendiririm, başkası neye göre hesaplar bilemem. Yolcu varsa, sadece zorunlu olduğu hastane, askerlik, okul için yolculuk yapmıyorsa ülkenin hem ekonomik durumu iyidir hem de sosyal durumu. Ne terör belası vardır başımızda ne komşu savaşları… Ama ya bunlar varsa, o zaman boş çıkar otobüsler sefere.
Anlı şanlı, biraz da yandan çarklı federasyonlarımızın kerliferli yöneticileri ne yapıyorlar? Konuşuyorlar sadece. Bir kişinin ağzının içine bakarak, ondan icazet alarak konuşuyorlar hem de. O kişi, hadi söyleyelim Galip Ağa da bugüne kadar sektör için yaptıklarını koymuş bir tarafa, uymuş yanındakilere, sektörün sorunlarının çözümü yerine başka şeyler konuşuyor. Bak, Cumhurbaşkanı muhtarları topluyor konuşuyor. Sen de topla otogarda hizmet veren otobüsçüleri sor bakalım ne istiyorlar, dertleri neler? Sorunlara çözüm yolları göster. Bakanlık bürokratlarıyla yapılan toplantılara giden heyetler bu sorunları götürsün, çözüm önerilerini dile getirsin. Sen yine topla hepsini o çerçevede değerlendir ve yol göster. Liderlik budur.
Hepiniz duymuşsunuzdur, Stalin’in tavuğu diye bir deyim var. Aslında konuya cuk oturuyor, ama siyasi konjonktür pek uygun değil. Anayasa referandumunda taraf olurum yoksa. Benim oyum belli de gazetemiz sektörel ve biz ilke olarak siyaset yapmıyoruz gazetemizde. Otobüsçüyü o tüyü yolunun tavuğa benzetiyorum. Çaresiz ve şaşkın.
Otobüsçüler de kış uykusundan uyanmalı, silkinip ayağa kalkmalı, yumruğu masaya vurup mesleki sorunlarının çözümü için herkesi toplamalı. Biz, tavuk olunca Galip Ağa’nın dizinin dibinde, vereceği üç beş darı tanesine kanarız.
İstanbul’da, Sayın Cumhurbaşkanının da katılacağı Şehircilik şurası toplanıyor. Orada panel yapmak, konferans vermek, rapor sunmak için geç kalmış olabiliriz. Ama yapılması düşünülen otogarlarla ilgili düşüncelerimizi ilgili kişi ve kuruluşlara ulaştırabiliriz. En azından federasyonlarımızın dile getirdiği otobüsçünün taleplerine yönelik planlamalar yeniden ele alınabilir.
O otogarların da İstanbul Otogarı gibi bir keşmekeş yumağı olmasından korkarım. ■