Uzun uzadıya, politik ve ekonomik sorunları veya krizleri yazmak maksadında değilim. Maksadım tüm bu yaşananların, sektörün 15 yıllık gerçeği kabulü ile ne yapmamız gereklerine ışık tutabilmek.
Turizm Ulaşım Sektörü için 17.08.2020 tarihinde yazdıklarımı gözden geçirirken “hiç mi kabahatimiz yok” başlığında müşteri müzakerelerinden fiyata, maliyetten insan kaynaklarına kadar birçok alanda değişmesi gerekenlere değinmeye çalışmışım.
2021 yılına ait, 4 çeyrek dönemin sonunda, enflasyon yüzde 36, ulaştırma enflasyonu yüzde 54, yakıt artışları ise yüzde 74’te kapanmış. 2022 yılı ilk 3 ayı için rakamlar ise yüzde 32 enflasyon ve yüzde 95 yakıt artışı. 12 aylık değişimden fazlası 3 ay içinde gerçekleşmiş gözüküyor. Aylık olarak bakıldığında ortalama yüzde 10 enflasyon etkisi ve yüzde 30 yakıt artışı etkisinde kalınmış. Alt kırılımlarında ise artış oranı, teknik hizmetler; bakım, lastik, yedek parça vb. ürünlerde yüzde 140’lar civarında gerçekleşmiş.
Tüm ürün ve hizmetlerin fiyatları, haber bültenlerinde gün be gün artarken, ulaşım sektöründe hangi kriterlere göre fiyat değişiyor, bilmiyoruz. Sektör de bilemiyor. Şehirlerarası bilet fiyatları, 4 aylık öngörülerin gölgesinde aylık artış fırtınası ile boğuşuyor. Turizm taşımacısı, savaş haberleri, talep azalma baskısı altında aylık artışları fiyata nasıl yansıtması gerektiğini bulmaya çalışıyor. Adeta 20 bin fitte motorları susan bir uçağın kokpitinde irtifa kaybettiğini seyrediyor sektör.
Paralel sektörlerde durum ne?
Lojistik sektörü, yüzde 2’lik yakıt artışı oranlarını sözleşmelere ekleyerek, TÜFE’nin sözleşmelerden kaldırılmasını önererek, anlık fiyat artışı dinamik fiyat modellerine geçerek irtifa kayıplarını tolere etmiş gözüküyor.
Araç kiralama sektörü, tüm araç arzı sıkıntılarına rağmen, dinamik fiyat modeli uyguluyor. Benzeri birçok uygulama ile anlık tüm değişkenleri müşteri ile birlikte yönetmeye çalışan birçok sektör, bireysel ve kurumsal pazarda dinamik fiyat ile ayakta kalmaya çalışıyor. Gıdadan, tekstile, madenden, tarım ürünlerine kadar her birim fiyat, anlık hatta günlük değişiyor. Savaşın domates üzerindeki etkileri biliniyor, hatta ertesi sabah fiyat tahminleri bile tutuyor.
Turizm taşımacılığı özelinde...
- Üretmeye çalıştığımız hizmetin fiyatını belirleyebiliyor muyuz?
Ürettiğimiz hizmet ve değerin farkında değiliz. Elimizde tek kalan, sektörde birkaç jenerik firmanın uygulayacağı fiyata benzetme alternatifi var. O da müşteri müzakeresinde tehdit olarak önümüze gelirse artık.
2700’e yakın D2’li faaliyet gösteren, 50 bin araç ve yaklaşık 80 bin kişilik istihdam bu şartlarda ayakta kalmaya çalışacak. Bir de her zamanki gibi birlik olalımlar, ortak davranalımlar gibi 15 yıl geç kalmış çağrılarla irtifa kaybetmeye devam mı edeceğiz?
Bilimsel metotlarda ortaklaşır, gerçek maliyetle yüzleşir ve müşterileri de aynı metotlarda ortaklaşmaya çağırmaktan başka yol yok gibi. Anlaşılır, bilimsel maliyetin alt kırılımlarını müşteriler ile birebir yaşarken, fiyatı bu kriterlerle eşlememek sektörün bugüne kadar ki en büyük eksiği.
- Geleneklerden gelen hesap modelleri bu fırtınada şirketleri havada tutmaya yetecek mi?
Yakıtı 3’le çarpmak ve uydurma bir günlük maliyet belirlemek ile bu enflasyon ve yakıt artışlarına ayak uydurmak imkansız. Yine bilimsel metotlardan başka çıkış yolu yok gibi. 1950 model bir uçağın kokpiti ile 2020 yılların uçağını uçurmak mümkün değil.
- 2022 yılının kalan 9 ayındaki değişimler için sözleşmelerde neler değişecek?
Bu kısmı detay detay yazmak istiyorum.
- Yakıt değişim oranı acilen yüzde 5’lere değiştirilmeli.
- Yakıt değişimleri, orana bağlı olarak anlık fiyatlara eklenmeli.
- Yıllık sözleşme veya listelerde, enflasyon oranı artışları maksimum 3 aylık olarak fiyata eklenmeli.
- 30 günden sonrasına yapılan tüm liste dışı teklifler için, işin gerçekleştiği tarihteki yakıt oranı karşılığında güncelleme yapılacağı bilgisi verilmeli.
- Tüm bu değişiklikler için bilgi ve becerilerimiz yeterli mi?
Maalesef değil. Sadece yakıt raporuna ve ciroya bakarak olmuyor.
Bilançolara, faaliyet raporlarına, çıkış raporlarına, amortisman hesaplarına geçme fazı çoktan geldi ve geçiyor. Birim ürün fiyatı ile ilişkilendirilecek maliyet çalışmalarına geçilmeli…
Sektör için, tüm paydaşlar için eğitim şart. Öyle uzun uzun vakit yok. Neresinden nasıl başlanırsa kâr. Dernekler, birlikler, odalar kim varsa tüm gücü ile hızlı reaksiyon için eğitim planlarını aynı anda başlatmalı. Bizler de uzmanlardan destek alma geleneğini başlatmalı, yakıtı 4 ile çarpmayı bırakmalıyız. Bizden önceki neslin gelecek nesillere ulaşması için geleneksel hesap modellerinden bilimsel metotlara geçmeliyiz.
Uçuş Vertigosu
Havacılıkta pilotların başına gelen “Uçuş Vertigosu” olayı, yüzde 90 oranında uçağın düşmesi ile sonlanan vahim bir insani durum. Teknik ve tıbbi konuları olmakla birlikte, bugün konumuza olan misafirliği teknik ya da tıbbi değil.
Özetle “Uçuş Vertigosu”, pilotun fiziksel şartlarını zorlayan durumlar karşısında, bildiğimiz vertigo gibi hissi durumunu, uçuş verilerin yerine koyması olarak özetlenebilir. Bu noktada, pilot, uçağın hızlı irtifa kaybetmesine rağmen tırmanışta olduğunu düşünmesine yol açan hissi durumu vertigo kaynaklı olabiliyor.
Olağanüstü koşullardan geçerken, şirket yöneticilerinin hissi ve histerik değerlerden çok şirketin teknik verilerini okuyacak veya okutacak kadar sakin olmaları gerekiyor.
Yoksa “uçuş vertigosu” kaçınılmaz.
Görevimiz Tehlike. ■
Kerem Serkan Çoban / Progo Travel Genel Müdürü