Siz değerli okuyucularımla, bu kez; demiryolu yatırımları sürecinde çevresel koşullar bağlamında kuş yolları ve memeli türlerinin durumu ve yapılması gerekenler üzerine paylaşımlarda bulunacağım.
Verimli ve işlevsel bir ulaştırma sisteminin kurulumu, trafik güvenliği, türler arası entegrasyon ve dengeli türel dağılım ile yakından ilişkilidir. Ülkemizde ulaştırma sistemimizde bu başlıklarla ilgili önemli bir yol kat edilmiş olup yapısal sorunlar halen devam etmektedir. Bu yapısal sorunlar, trafik güvenliğinin sağlanması, yenilikçi uygulamaların ulaştırma sistemine entegre edilmesi, altyapının geliştirilmesi ve mevcut altyapının etkin bir şekilde kullanımı olarak da özetlenebilir. Bu çerçevede ülkemizde yapılmakta olan büyük ölçekli yatırımların getirdiği iyileşmeler olmakla beraber, geçmişten günümüze devam eden planlama sorunları, çoklu bakış açısının geliştirilememesi gibi nedenlerle, bu iyileşmelerin ya düzeyi düşmekte, ya ertelenmekte ya da daha farklı yeni sorun alanları oluşabilmektedir.
Karayolu üzerindeki yük…
Bu anlamda, yapılmakta olan yatırımlarla, yüksek hızlı demiryolları (YHD) türünde hızlı ve etkili bir kurulum süreci gerçekleştirilmekte, Marmaray başta olmak üzere kentiçi, kentler arası ve bölgesel etkileri olan projeler gerçekleştirilmekte, karayolu ulaştırma türünün üzerinde olan yük nispeten demiryolu ve havayolu ulaştırma türlerine aktarılmaktadır. Bu bağlamda gerçekleştirilen yatırımların insan odaklı olması, çevresel faktörlerin göz önünde bulundurulması ve sürdürülebilir bir anlayışın geliştirilmesi önemli olacaktır.
Yüksek hızlı demiryollarına yapılan yatırımlar hem dolaylı yoldan trafik güvenliğinin iyileştirilmesine ve daha çevreci bir tüketimin geliştirilmesine katkıda bulunmakta olup Ankara-Eskişehir, Ankara-Konya, Eskişehir-Konya ve son olarak Ankara-İstanbul YHD hatları hizmete alınmıştır. Demiryolu ulaştırma türündeki bu gelişim aynı zamanda, demiryollarında güvenlik ve demiryollarında çevreci yaklaşımları da doğrudan gündeme taşımış ve yatırım sürecinde çözüm geliştirilmesi gereken bir başlık olarak öne çıkmıştır.
Lineer yapılar olarak demiryolu koridorlarının doğal yaşam üzerinde önemli etkileri bulunmakta olup, hayvan popülasyonu düzeyinde olumsuz etkileri ve yaşam alanı yerleşimlerinin şekilleri ve yapıları üzerinde de oldukça etkilidir. Bu çalışmada Plzeň–Horažďovice banliyö hattında analizi ve sayısallaştırılması yapılmıştır. Çalışma, 1 Haziran 2009-31 Aralık 2009 tarihleri arasında 12 ay boyunca sürdürülmüştür. Bu periyotta 60 hayvan ölmüş olup bu tarik kazası ölümlerinin yüzde 60’ını karacalar, yüzde 17’sini tavşanlar, yüzde 13’ünü sülünler, yüzde 5’ini yırtıcı kuşlar, yüzde 3’ünü yaban domuzları, yüzde 2’sini kızıl tilkiler oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı, belirlenen hat kesimindeki arazi yapısı, arazi kullanımı, göç oranı ve doğal yaşam alanı-tren kazası değişimlerini içermektedir. Çalışmanın çıktısı, detaylı olarak hayvan ölümlerinin değerlendirilmesi ve bu kazalardan en çok etkilenen doğal yaşam alanı türlerinin belirlenmesidir. Bahsi edilen sonuçlar, demiryolu ulaştırmasının vahşi hayvanlar için tehlikeli olduğunu göstermekte ve açıkça görülmektedir en çok tehlike altındaki tür karacalardır.
Doğal yaşam alanı içinden geçen yol
Memeli ölümleri sıklıkla karayolu ulaştırması ile ilişkilendirilerek konuşulmaktadır, demiryolu ulaştırması ile ilişkisine nadiren değinilmektedir. Çek Cumhuriyeti’ndeki demiryolu hat uzunluğu, 31 Aralık 2008 itibariyle 9.430 km olup bunun 3.078 km’si elektrikli hattır. Çek Cumhuriyeti’nde ortalama her gün 9 bin km yolcu treni çalışmaktadır. Bu gerçeklerden hareketle, yoğun demiryolu trafiğinde doğal yaşam alanı-tren kazaları yoğunluğu konusunda şüphe yoktur. Bununla beraber bu konu üzerine odaklanan Çek araştırmaları sınırlı sayıdadır. Bu konuda uluslararası alanda yapılan çalışmalar ise mevcuttur. Doğal yaşam alanı-tren çarpışmaları sıklığının birkaç nedeni vardır:
(i) Arazi yapısının özellikleri ve bölgedeki memeli yoğunluğu,
(ii) Çevreleyen arazinin jeomorfolojisine bağlı olarak demiryolu hattının kotları (demiryolu hat kotunun arazi kotu ile aynı olduğu yerlerde büyük memeliler hattan geçiş yapmaktadırlar),
(iii) Demiryolu hattının yaşı (memeliler yeni inşa edilmiş hatlara daha çok girmektedir),
(iv) Memelilerin besin ve göç ihtiyaçları.
Genel olarak, yüksek trafikli güzergahlar memelilerin göç süresince geçişini zorlaştırmakta ve bu tren-doğal yaşam alanı kaza risklerinin arttırmaktadır. Büyük memeliler için güzergahlar tam olarak geçirimsiz bariyerler değildir. Bu sadece yüksek trafik yoğunluğunda ya da çit uygulaması için sağlayan bir durumdur.
Popülasyon bölünmesi olarak bilinen olgu, çevresel korumanın ciddi ve karmaşık bir konusu olmaya başlamıştır ve canlı türlerinin, sonuç olarak bütün ekosistemin gelecekteki durumuna dair yıkıcı sonuçlar doğurabilecek bir potansiyeldedir. Ayrıca sadece ulusal değil
Avrupa sathında çeşitli yasal düzenleme enstrümanlarıyla değerli alanların bütüncüllüğünü koruma çabaları da mevcuttur. İzole yerleşimler, mevcut hayvan popülasyonlarının (kayıplarını hızlı bir şekilde telafi edebilecek olan popülasyonlar) sürdürülebilirliği için yersel olarak doğal işlevlerini icra edebilme kabiliyetlerini kademeli olarak kaybetmektedirler.
Trafik güzergahlarının yabani memeliler üzerindeki etkileri konusu da detaylı olarak incelenmiştir. Memeliler ve kuşlar demiryolu ulaştırma türüne karşı savunmasız bir durumda olup bu, İspanya, Hollanda ve Çek Cumhuriyeti’ndeki çalışmalarda görülmektedir. Türler arası ölüm oranlarındaki farklılıklar İspanya’daki Madrid-Sevilya demiryolu hattındaki tren-hayvan çarpışması araştırmalarında detaylı olarak kayda alınmıştır. Bu hatta yıllık ölüm 36,5 hayvan/km’dir. Bu ölümlerin yaklaşık olarak yüzde 57’si kuş türlerinden, yüzde 40’ı ise memelilerden oluşmaktayken yüzde 3’ü ise sürüngen vb. türlerdir. Avrupa ve Kuzey Amerika çalışmaları göstermektedir ki birçok yabani memeli türü demiryolu hattı üzerinde ölmektedir.
Zirai ilaçlar daha zararlı
Bir diğer önemli nokta ise koridorda, özellikle demiryolu hattında popülasyonun hangi bölümünün daha çok ölüme maruz kaldığıdır. Mevcut veriler araştırma yapılan yerleşimlere göre oldukça değişmektedir. Yapılan bir araştırma, gelen tür popülasyonunun yüzde 5’inin ulaştırma koridoru üzerindeki ölümlere maruz kaldığını ortaya koymaktadır. İsviçre’ de yapılan bir araştırma ise trafik kaynaklı ölümlerin daha çok karaca ve alageyik türlerinde (karaca yüzde 49,3 ve alageyik yüzde 33,2) yoğunlaştığını göstermektedir. Karacalarda ikinci büyük ölüm nedeni yüzde 19,8 ile zirai teknolojiler olup bunu yüzde 9,1 ile diğer faktörler takip etmekte, hastalık ve yaşlanma kaynaklı ölümler ise yüzde 7,1’lik bölümü teşkil etmektedir. Alageyiklerin ölüm nedenlerinde ise ikinci sırayı yüzde 14,7 ile diğer faktörler almakta, ardından yüzde 12,2 ile hastalık ve yaşlanma kaynaklı ölümler gelmektedir. Sonuçlar, çalışma yapılan yerin özel koşullarının mutlaka dikkate alınması gerektiğini göstermektedir.
Hepinize; huzurlu sağlıklı başarılı ve mutlu bir hafta dilerim. ■