Etrafımızda bulunan bazı insanların zaman zaman “dibe vurdum” dediğini duymuşsunuzdur. Dibe vurma, büyük kayıpların ardından yaşanan bir ruh halidir. Her insan için farklı şekilde tezahür eder. Kimi sağlığını, kimi ilişkisini, kimi işini, kimi evini, kimi de parasını, kimi de çok daha fazlasını kaybettiğinde böyle bir ruh hali içerisine girebilir.
İnsanoğlu, yaşamı içerisinde her an değişik seçimlere tabidir. Dibe vurma halinde bile bir seçim yapma mecburiyeti oluşur. Her ne kadar aksi hissedilse de ya tamamen yelkenleri suya indirip depresyona girecek ya da bu yaşananları yeni bir başlangıç için fırsat olarak değerlendirmeyi seçecektir.
Aslına bakarsanız bu durum, uzun zamandır birikerek gelen sorunların görmezden gelinmeyeceğini ve sorunların halının altına süpürmenin durumu değiştirmeyeceği anlama ve kesin ve kalıcı çözümler için arayışlarda bulunmak adına bir fırsattır.
Elbette ki içine düşülen bu durum, acı veren, çaresiz kalma ve sanki bir daha asla iyi hissedilmeyeceği yanılsamasını yaşatan zamanlardır. Fakat “dip” dediğiniz şey yaşanıldığında, artık gidilebilecek tek istikamet vardır, o da yukarı doğrudur. İnsan bu şekilde bakabilirse her durumda bile umut ışığının olduğunu görmek önemlidir.
Dibe vurulduğunda, insan dış dünyadan kopar, içine kapanır, kendini sorgulamaya başlar. Fakat inanılmaz olarak birçok insanın hayatı dibe vurduktan sonra yeniden şekillenir. Her zamankinden farklı şeyler yapabilme gücünü böyle anlarda bulur insanlar kendinde.
Pek çok insan yaşadığı ciddi sağlık sorunlarının ardından, sağlıklı yaşamayı yeniden öğrenir ya da sevmediği mesleğinden vazgeçip keyif veren sevdiği bir işe geçiş yapar. Evi veya eşi ile sorunlar yaşamış kişiler yepyeni çok daha güzel bir başlangıç yapabilir.
Hayatın sadece yemek, içmek, barınmak ve üremekten ibaret olmadığını, aslında çok daha fazlasıyla bu dünyaya geldiğimizi anlayarak; bütün değer yargılarımızı yeniden gözden geçirme fırsatı yakalar; İnsan o ana kadar farkında bile olmadığı yeteneklerini keşfedebilir.
Dibe vuruşlar, insanın kendini gerçek anlamda keşfetme ve tanıma imkânını da sunar. İnsan, sadece etten ve kemikten ibaret olunmadığını, bundan çok daha fazlası olduğunu anlar. İç dünyasında kendi ile barışık olmayı seçen ve düşünce biçiminde pozitifliği benimseme yönünü keşfeder. Çünkü beden fiziksel acıyla duygusal ya da ruhsal acıyı birbirinden ayırt etmiyor.
Bir kez dibe vurduktan sonra, insan yıllardır ihmal ettiği konularda yoğun bir açlık duygusu hissetmeye başlar. Bolca araştırıp, okuyarak yeni yollar deneyerek, yeni insanlarla tanışıp onların hayat hikâyeleri ile kendininkini karşılaştırır; farkındalığın bol olduğu bir dünyaya adım atar ve egosu adım adım törpülenir. Gerçek kişiliği ortaya çıkmaya başlar. Etkin dinleme becerisi, empati anlayışı artar; hayata bakış açısı genişler; önyargılarından arınmaya başlar.
Tabiat ana kendini nasıl ki doğal afetlerle yeniliyorsa; insan da kendini yenilemek için kendi doğal afetlerini yaratıyor hayatında. ■