Diesel, ülkemizde mazot veya motorin olarak adlandırılan yakıt, ham petrolün damıtılması ile 200-300 °C kaynama aralığında elde edilen üçüncü ana üründür.
Günümüzde, birçok kişi otomobil alırken, düşük yakıt tüketimi ve yüksek tork değerlerine sahip olduğu için dizel tercih ediyor. Dizel motoru, güçlü sıkıştırılmış havaya enjekte edilen yakıtla çalışan bir içten yanmalı bir motordur. Yüksek güç ihtiyacından dolayı tercih edilen, Alman mühendis ve mucit Rudolf Diesel’in icadının 1922 yıllarında başlayan serüveni günümüze kadar gelişerek geldi.
Dizel yakıtı ya da bizdeki adıyla motorin veya mazot öncelikle çiftçinin, yük ve yolcu taşımacılığı yapanların, başka bir deyişle profesyonellerin kullandığı yakıttır. Karayollarında bu maksatla kullanılan her araç bu yakıta muhtaçtır. Son dönemlerde teknolojideki gelişmeler sonrası, dizel motorların gelişmesi, daha sessiz çalışmasının sağlanması sonucunda verimli ve yakıt ekonomisi nedeniyle binek araçlarda da tercih edilmeye başladı.
Euro emisyon normlarının değişmesi sonrası, dizel motorların standartları sağlayamadığı gerekçesiyle, otomobillerde dizel motor kullanılmaması kararı alındı. Bazı ülkelerde 2023, en son olarak da tüm dünyada 2028’den sonra dizel yakıtlı binek araçlar üretilmeyecek.
Sektörümüzün en büyük girdisi, akaryakıttır. Ukrayna Savaşı sonrası dünyada artan petrol fiyatlarına paralel olarak Türkiye’de akaryakıt fiyatları son bir yılda yüzde 100’leri aşan artış gösterdi. Bu, maalesef inisiyatif kullanabileceğimiz bir durum değil, ancak ilginç olan, çiftçinin ve profesyonel taşımacıların kullandığı dizel yakıtının, benzine göre çok daha fazla bir oranda fiyatının artmasıdır.
Yakın geçmişte, benzin ile motorin lehine, yüzde 20 fiyat farkı varken, gittikçe bu fark kapandı ve son günlerde yapılan zamlar sonrası motorin, benzine göre yüzde 10 daha pahalı hale geldi.
Ülkemizin geçmişte övündüğü “tarımda kendine yeten ülke” tanımı, maalesef yanlış politikalar sonrası buğday ve her türlü temel ürünleri ithal ettiğimiz bir ülkeye dönüştü. Çiftçi için akaryakıt, önemli bir girdidir. Zarar eden çiftçinin, mazottaki artışlarla, neredeyse tarlasını ekip biçmesinin mümkün olamayacağı bir döneme gelindi. Ekim yapılan alanlar, artık eski tekniklerle işlenemeyeceğine göre, tarımın desteklenmesi adına konu ivedilikle gündeme alınıp, çiftçiler için özel bir durum oluşturulmalı. Belki ÖTV, belki başka destekler ile çiftçi için özel sübvansiyonlar yapılmalıdır.
Karayolu yolcu taşımacılığında, iç sorunlarımız ve verimlilikte hatalarımızın olduğunu hep kabul ettim. Dayanışma ve birlik içinde olunmamasını eleştirdim. Fakat devletin, sektörümüze bu denli uzak kalmasına hiçbir zaman anlam veremedim. Çok uzun dönem Ulaştırma Bakanlığı yapmış olan Sayın Binali Yıldırım, sektör temsilcilerine pek çok söyleşide “önce siz kendi verimliliğinizi arttırın, sonra bizden taleplerde bulunun” gibi çıkışlarda bulunmuştu. Sektörümüz, çok uzun zamandan beri, hava ve denizyolu taşımacılığına sağlanan ÖTV indirimini talep ederken, hiçbir zaman olumlu bir yanıt alamadı. Devlet, hizmet verdiğimiz insanların üst gelir seviyesinde olmadığı hususunu artık dikkate almalı.
Karayolu yük taşımacılığında, akaryakıta bağlı maliyetlerin artması ile ister istemez her türlü ürünün (buna sebze, meyve ve temel gıda da dahil olmak üzere) fiyatlarına yansıyacak. Bu bir kesimi değil, toplumun tamamını, özellikle de alt gelir seviyesindeki insanları etkileyecek bir durumdur.
Şehiriçi yolcu taşımacılığı yapan -belediyeler de dahil- personel ve öğrenci taşımacılığı yapan şirketler, taksi ve dolmuş esnafının hepsi çok zor durumda. Fiyatların artışı da dur durak bilmiyor, zamların ardı arkası kesilmiyor.
Alınacak fiyat farkının iki veya üç gün sonra bir önemi kalmıyor…
İnsanların gelirleri ile fiyat artışları arasında paralellik olmadığından, dolmuş ve taksileri kullananlar, personel - öğrenci servis taşımacılığı yapanlar ile müşterileri arasında çok büyük bir oranda çekişme, sürtüşme yaşanacak sürekli, ister istemez.
Belediyelerce kamu hizmeti olarak yapılan yolcu taşımacılığı, belediyeleri artık zorlamaya başladı. Belediyelerin, çöp toplama vb. gibi kamu adına yapılan hizmetleri için en büyük girdi dizel yakıttır.
Ayçiçeği ve buğdaydaki sıkıntılara, akaryakıttaki fiyat artışları ile ilgili sıkıntılar eklendiğinde önümüzdeki günlerde çok da hayrımıza olmayan gelişmelerle karşılaşmaya hazır olmalıyız.
Perşembe günü Antalya’da yapılan Rus ve Ukrayna arasındaki görüşmenin olumsuz neticelenmesi sonrası, ülkemiz için bu yıl olumlu bir gelişme olmayacağını varsayarak önlem almalıyız. Bunu bizi temsil eden yöneticilerden beklemek zorundayız.
Umutsuz olmak istemiyorum, ama gelişmeler sürekli olumsuzluğa itiyor toplumu.
Yazının sonunu daha iyi bağlamak isterdim ama mevcut verilere göre maalesef olamıyor.
Ne diyelim? Son söz: “Allah’tan ümit kesilmez.” ■