Bir dönem Türkiye’sinin en önemli kişisi, Süleyman Demirel sorulara kendine has üslubuyla, kendine has cevaplar verirdi. Olan, onu dinleyenlere, sözlerden ilham alacaklara olurdu: acaba ne dedi, ne kastetti, ne anlama geliyor?
İşte, onun önemli sözlerinden biri, kırk yıl sonra yine anlamlı, yine önemli: Dünkü güneşte bugünkü çamaşır kurutulmaz.
Biz, bu sözü UDH Bakanı Lütfi Elvan için söylüyoruz. Geçmişin iyi yanlarını almalı, kötü ve eksik yanlarını bırakmalı. Ancak o zaman hizmetini tam ve en iyi yapar.
Cumhuriyet tarihinin en uzun süre Ulaştırma Bakanlığı koltuğuna oturmuş Binali Yıldırım, hepimizin ağzına bir parmak bal çalmış, “Ben de otobüsçüyüm” diyerek kendisini bizdenmiş gibi göstermiş ama hiçbir şey yapmamış biri oldu. O kadar çok belge çıkarttı, o kadar çok para topladı ki otobüsçüler illallah dedi. Cezalar da cabası…
“Ne hakla, otuz beşe bakla” der ya Salim Altunhan, tayinle gelen yine tayinle gider. Bakanlık koltuğunu en uzun süre işgal etmiş olmasının dışında Yıldırım’ı kimse ne tanır birkaç yıl sonra ne de hayırla anar. Çünkü otobüsçünün gözünden düştü artık. Turizm üçayaklıdır, birbirinden ayrılmaz sacayağıdır. Yeme-içme, konaklama ve ulaşım. Şimdi, sorarım size: yeme-içme ve konaklamada yüzde 8 olan KDV hala neden yüzde 18 düzeyinde ulaşımda? Bir anlayan varsa beri gelsin! Turist gelemedikten sonra nasıl konaklasın, nasıl yesin içsin? Yeme-içme ve konaklama sadece ilgili sektörlerin değil, diğer bütün sektörlerin de canlanmasını sağlıyor. Esnaf kazanıyor, esnafın kazanmasıyla şehir de kazanıyor. Peki, niye kendi ayağımızı kendimiz bağlıyoruz?
Binali Yıldırım, kendisine birkaç kişinin aktardığı bilgiler ışığında hiç istişare yapmadan, araştırıp soruşturmadan hemen karar alıp uygulamaya soktu. İşte o nedenle de otobüsçü kan ağlıyor. Bir de bunu yapan “bizden”; ya “bizden” olmasaydı… vay, halimize!
Hani ağaç dile gelmiş… kendisini kesen baltaya, “ben yapacağımı bilirdim, ama neyleyim ki sapın benden” demiş ya… Bizden olan Bakan’la bu haldeyiz, ya bizden olmasaydı? Demek ki kendi gücümüze güvenmekten başka çıkar yolumuz yok. Kendimize güveneceğiz, kendi geleceğimizi kendimiz belirleyeceğiz. Bu, sadece karayolu yolcu taşımacılığı için değil, hayatın içindeki bütün sektörler için geçerli. ■