Damasio’nun çalışmaları, insanın duygusuz karar alamadığını, tercih yaparken duyguların vazgeçilmez olduğunu kanıtladı.
Düşünsel beyin insan beynine sonradan eklenmiştir. Düşünsel beyin yavaştır, hemen karar veremez, bir şeyi anlamaya çalışırken daha iyi karar verebilmek için aynı zamanda ertelemeye de yatkındır. Eğer her gün yaptığımız seçimleri, sadece mantığımızı kullanarak yapsaydık, hem çok zaman harcar hem de çok yorulurduk; yolda karşıdan karşıya geçmek, bir yemek seçmek gibi kolayca yapılan işler bile eziyet olurdu. Alınacak her kararda bütün bilgileri toplamak, bütün olasılıkları düşünmek, bunları değerlendirmek ve sonunda bir karar almak gibi bir yol izleseydik hayat yaşanmaz olurdu.
Uyaran, ihtiyaçları değerlendiren, alternatifleri derecelendiren, iyi veya kötünün bilgisini veren duygulardır. Duygu, bilgiye anlam ve bağlam katar. Duygu olmadan bilginin bir değeri yoktur. Elliot'un bütün bilgilere sahip, mantığının çok berrak olmasına rağmen karar alamaması duygulardan yoksun olmasındandır. İnsan önemli önemsiz bütün kararlarını duygularını ve mantığını birlikte kullanarak alır.
Pek çok şirket, eski alışkanlıklardan kurtulamayıp insanları mantık yoluyla ikna edeceğini zannederek boşa çaba sarf ediyor. Araştırmalar, insanların “satın alma düğmesine” basmak için duygularını harekete geçirmenin şart olduğunu kanıtladı. Bir marka ne kadar çok duyguyu harekete geçiriyorsa tüketiciyle o kadar çok yakınlık ve güçlü bağlar kuruyor. Satın alma süreci “mantıkla” değil, “hissederek” başlıyor. Önce duygularla karar veriyor ve sonra verilen kararı mantık zeminine oturtmaya çalışıyoruz.
Sadece özel hayatta değil iş hayatında da karar alırken duygular son derece belirleyicidir. Her kararını mantıkla aldığını iddia eden işinsanları bile büyük ortaklıklara ya da projelere imza atarken duygularıyla karar verirler.
Eskiden duyguların “değişken”, “anlaşılmaz”, “kaygan”, “kontrol edilemez”, dolayısıyla “güvenilmez” olduğunu zannedilirdi. İnsanlık, aklı yüceltip duyguyu ikinci plana itti. Oysa bugün bırakın ikinci plana atmayı duygular olmadan karar bile alınamadığı anlaşılıyor.
Herkes, kendinden başlayarak insanı daha iyi anlamaya çalışmalıdır. İnsanları hiç yargılamadan olduğu gibi kabul etmelidir. İnsanın hiç sahip olmadığı akılcılığı, insanda varmış iddiasında bulunulmamalıdır.
Elbette akıl insana özgü bir özelliktir ama insanın her koşulda akılcı kararlar aldığını iddia etmek, insanı hiç anlamamak demektir. İnsanın sadece aklıyla karar aldığını zannetmek, sadece gerçeklerden koparmakla kalmaz aynı zamanda hem özel hayatta hem de iş hayatında büyük yanlışlara sürükler.
Beğensek de beğenmesek de insan duygularıyla ve sezgileriyle karar alan, zafiyetleri olan, karar verirken fazla mantıklı olamayan bir canlıdır.
Dünyanın en akıllı canlısı olsa bile durum budur. ■