Günümüz dünyasında en büyük sorunlardan bir tanesi, fiyatların kazançlara göre daha yüksek oranda, özellikle enerji konusunda bu daha belirgin olarak artmasıdır.
Bu sebeple kış ayları yaklaşırken, sadece ülkemizde değil Avrupa’da da çok büyük bir enerji krizinin kapıda olduğu anlaşılmaktadır. Bu krize Rusya-Ukrayna Savaşının etken olduğu söylense bile, bence sebeplerden bir tanesi olabilir.
Yükselen teknoloji ile enerji ihtiyacının artması karşısında, enerji kaynakların benzer oranda artmaması; yenilenebilir enerji kaynaklarının henüz yetersiz olması yüzünden böyle bir kriz beklentisi hep ihtimaller dâhilindeydi ve çok gecikmesi de öngörülmüyordu.
Özellikle, fosil yakıt sistemi enerji kullanımının sonuna doğru yaklaşıldığı bu dönemde -ihtimal vermiyorum ama- dünya, en fazla 100 sene daha fosil yakıtlardan istifade edebilecek durumdadır.
Fosil yakıt kullanımında en büyük tüketicilerden bir tanesi ulaşım sektörüdür. Hizmet veren araçların (denizyolu, demiryolu, havayolu, karayolu) maliyetlerini etkileyen baş girdi akaryakıttır.
Karayolu taşımacılığında, çok uzun zamandan beri dile getirmeye çalıştığımız, şehir içi yolcu, personel ve öğrenci taşımacılığından, taksi taşımacılığına; Uluslararası veya şehirlerarası sebze-meyve nakliyesinden; yolcu taşımacılığına kadar her alanda işletmecileri en çok zorlayan hususlardan bir tanesidir akaryakıt.
Araçların teknolojileri arttıkça, akaryakıt tüketiminin azaltılması yönünde birtakım çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Nitekim geçmişte kullanılan araçlara göre, bugün kullanılan araçların yakıt tüketimlerinde hiç de azımsanmayacak bir azalma söz konusudur.
Ancak unutulmamalıdır ki, teknolojiyi kullanan neticede bir insandır. Araçlar için yapılan bu tarz yatırımların insanlara da yapılması gerçekleştiğinde bu tasarruf ya da iyileşme tam olarak tekamül etmiş sayılabilir.
Geçtiğimiz dönemlerde, üreticilerin kullanıcıları eğiterek, bu alanda katkı sağlamaya çalıştıkları bir çalışma programı vardı. Hatırladığım kadarıyla, Mercedes-Benz ve MAN, firmalara şoför eğitimleri vererek yakıt sarfiyatının düşmesi yönündeki çalışmaları ile sektöre, işletmecilere destek oluyordu.
Taşımacılık tarihinin her döneminde en önemli bir husus olan akaryakıt sarfiyatındaki tasarruf yönünde biz de İzmir’de İZTAD yönetimi olarak şoför eğitimleri ile bu alanda katkı vermeyi öngörmüş olmamıza rağmen, kabul gören bu konu, pandeminin başlaması ile pratikte gerçekleşme imkânı bulamadı.
Hâlbuki kullanıcı hataları nedeniyle akaryakıt maliyetlerindeki artış, sadece işletmecinin cebinden çıkan para olarak değerlendirilemez. Aynı zamanda ülke ekonomisinin cebinden çıkan para, milli servet olarak değerlendirilmesini çok daha doğru olacağına inanmaktayım.
Geçmişte bu eğitimler sırasında sektörde uzun yıllar hizmet vermiş meslek erbabının direnç gösterdiğine çok şahit oldum. Çok klasik olarak ifade edilen “sen daha kısa pantolonla gezerken biz bu işi yapıyorduk” yaklaşımları, eğitim sonrası çok farklı bir perspektife -hayret ve şaşkınlıkla- dönüştüğünü gördüm.
Verilen şoför eğitimleri sonucunda, aracın teknik özelliklerine uygun doğru kullanım yöntemi ile %10 civarında yakıt tasarrufunun mümkün olabileceği ispatlandı.
Bu demektir ki 100 km de 30 litre akaryakıt tüketen bir aracın 3 litre civarında tasarrufu yapması; günlük 1000 km yol yapan bir otobüsün 30 litre daha az yakmasıdır. Gerçekte, tek bir araç için iyi bir rakam ama bir filo için muhteşem bir miktardır.
Boşa akan ve baraj yapılmadığı için zayi olan akarsular için söylenilen “sular akar deliler bakar” lafı bu alana adapte edilirse, eğitimle, bilinçli yapılan kullarımla, boşa giden sermayenin, milli servetin tasarrufla cepte kalması mümkün olabilecektir.
Evlerin ısınması için kullandığımız enerji artık cep yakıyor. Avrupa’da bu yıl yaşanacak muhtemel enerji darboğazı için insanlar alternatif planlar geliştirmeye çalışıyorlar hükümetler enerji tasarrufunu desteklerken hane başına enerji yardımı da yapıyor. Ülkemizde henüz böyle bir şey söz konusu değil.
Sektörümüzde, maliyetlerin düşmesine katkı sağlamak için denizyolu ve havayolunda verilen bir teşvik olan ÖTV indirimi çok uzun zamandan beri talep edilmesine rağmen asla kabul görmedi.
Karayolu taşımacılığı, her zaman üvey evlat muamelesi gördü, görmeye de devam ediyor. Her koyun kendi bacağından asılır özdeyişindeki gibi sektör temsilcileri önderliğinde bir dayanışma ile kendi çözümlerini -her zaman olduğu gibi- yine kendileri üretmek zorunda kalacaklardır.
Geçimini bu sektörden temin eden üretici firmaların bu alandaki tasarruf arayışlarına katkıda bulunacak çalışmalar yürütmesi ve üretici ve tüketici dayanışması ile hoş ve verimli bir süreci de beraberinde getirecektir diye düşünüyorum.
Mercedes-Benz, Man, Temsa, Otokar ve Isuzu gibi üretici firmaların, verecekleri teorik eğitimler ile sürücüleri bilgilendirmeleri pratik yapacakları uygulamalar ile de bunu pekiştirip tasarruf etmeye teşvik etmesi çok güzel bir sonuçlar vereceğine inanıyorum.
Belki başka alanlara da emsal teşkil edecek bir birlik beraberlik için;
Herkesin elini taşın altına koyarak, küçük bir katkıda bulunması yeterlidir. ■