Ülkemizde yaşanan ve günden güne de artan enflasyon, ekonomik düzeni adeta altüst etti. Fiyat artışı, hayat pahalılığı ve alım gücünün düşmesi gibi etkiler insanlarımızı adeta çaresiz bıraktı. Buna da bağlı olarak doğru veya yanlış çeşitli çözüm arayışları var. Ancak çözümün zor olduğu da ortada.
Taşımacılık, artan maliyetler yönüyle konunun önde gelen muhataplarından biri. Enflasyonun getirdiği yüklerin yolculara aktarılması bir zorunluluk. Bu şüphesiz ki, kurallar çerçevesinde yapılmalı, ama taşımacıya da artan maliyetler karşısında kendisini koruma imkanı verilmeli.
Geçtiğimiz bayram döneminde taşımacılar denetlenmiş. Bundan doğal bir şey yok. Can ve mal güvenliği açısından çok da gerekli. Bu denetim sonuçları Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun açıklamalarıyla basına yansıdı. Bu açıklamalarda taşıtların yolcu indirme/bindirme düzenini ihlalleri de yer alıyor. Bunun üzerinde daha önce durduk, gerekirse yine dururuz. Bir de ‘usulsüzlük’ şeklinde genel bir ifade geçiyor. Pek anlaşılır değil. En önemli konu ise ücret tarifelerine uyulmaması. Bu da olabilir, ama bunun ‘fahiş fiyat’ şeklinde yansıtılması biraz ağır bir suçlama gibi duruyor. Bu nedenle üzerinde durmak gerekiyor.
Tarifeler
Genel anlamda insanları bilgilendirme amaçlı çeşitli tarifeler söz konusudur. Başta Gümrük Vergisi olmak üzere vergi tarifeleri ve taşıtların hareketleri ile iş yerlerinin çalışmalarını gösteren zaman tarifeleri ilk akla gelenlerdendir. Şüphesiz ki, en önemli tarifeler ücret tarifeleridir. Bunlar öncelikle sık sık faydalandığımız mal ve hizmetlere ne ödeyeceğimizi göstermesi bakımından çok önemlidir. Taksi, minibüs ücret tarifesi, metro veya belediye otobüs ücret tarifesi gibi pazarlığın yapılamayacağı işlerde ödeme miktarını belirler. Bunun dışında pek çok meslekte mal veya hizmet alımında ücret tarifeleri yaşamımızı yönlendirir.
Avukatlık ücret tarifesi, berber ücret tarifesi gibi… Bu tarifeler mal veya hizmet için alınabilecek en yüksek ücreti gösterirler. Bunun üzerinde ücret istenmesi suçtur. Ama bu ücretin alınması da zorunlu değildir. İsteyen bu tarifeden istediği kadar indirim yapabilir. Fiyat etiketleri de bir nevi ücret tarifesi gibidir. Yüzde 80’e varan indirim yüzde 70 net indirim gibi ifadeler bu serbestliğin boyutlarını gösterebilmektedir.
Tarifeler bazen satıcı tarafından bazen de ilgili meslek kuruluşu tarafından hazırlanabilir. Hiç kimse bu tarifeyi tam olarak uygulamak zorunda bırakılamaz. Uygulayanın istediği kadar indirim yapma hakkı saklıdır. Bilinmelidir ki, tüm tarifeler tavan ücret tarifesidir.
Bir de bu indirimleri sınırlayan veya alınacak en az ücretleri belirten taban ücret tarifeleri vardır ki, çok istisnai hallerde gündeme gelebilirler.
Yolcu taşımacılığı
Bir hizmet sunumu olan yolcu taşımacılığında da hangi taşıma hizmetinin hangi bedelle alınabileceğinin belirtilmesi gerekir. Bu ihtiyaç karayolu, denizyolu, demiryolu, havayolu modlarının hepsi için geçerlidir. Bunun tek istisnası taşıma hizmetinin özel bir anlaşmayla satın alındığı grup taşımalarıdır. B2 ve D2 belgeleri ile yapılan otobüsle grup taşımalarında bir tarifeden söz edilemez, alınacak hizmetin niteliği de ödenecek ücret de her taşıma için ayrıca belirlenmek zorundadır. Tabii, taşımacılar verdikleri bu türden hizmetler için de bilgilendirici açıklama veya tarifeler sunabilirler. Mevzuatta ücret tarifeleri, Karayolu Taşıma Kanunu tarifeli yolcu taşımacılarına ücret tarifesi hazırlama, Bakanlığa bildirme taşımacılara duyurma ve bunlara uyma yükümlülüğü getirmiştir. Bu da genel tarife anlayışına uygundur. Burada bir taşımacı örgütünün değil, her taşımacının kendisi için ücret tarifesi hazırlaması çok önemli ve çok yerindedir. Kanunda ifade edilen taşımaların serbest rekabet ortamında gerçekleşmesi düzenlemesinin de gereği budur. Hiç kimse hiçbir ücret tarifesini almaya zorlanamaz. Ancak Kanundaki bu hak Yönetmelik ile sınırlandırılmakta, adeta budanmakta ve kanuna aykırı bir durum yaratılmaktadır. Bunun en belirgin şekli 4 ay dolmadan yeni tarife alınmasının yasaya aykırı bir biçimde engellenmesidir. Kanundaki kurallara aykırılıkların cezası zaten kanunda vardır. Yönetmeliğe baktığımızda 4 aydan önce tarife alamama kuralının ihlali halinde yani taşımacı bir tarifeyi aldıktan bir ay sonra yeni bir tarife almasını engelleyen Yönetmelik kuralının ise hiçbir yaptırımı veya cezası yer almamaktadır. Bir cezanın öngörülememiş olması durumu ortaya konmaktadır. Kanuna aykırı bir şekilde, bu kuralı koymak serbest rekabet anlayışına açıkça aykırıdır. Üstelik yüksek enflasyon yaşanan dönemlerde bu, tamamen, taşımacıyı maliyetler karşısında çaresiz bırakmaktır. 4 aydan önce tarife hazırlayıp Bakanlığa bildiren bir taşımacıya Bakanlık ne yapacaktır? Kanuna göre, Bakanlığın taşımacı tarafından hazırlanan tarifeyi beğenmeme, onaylamama gibi bir yetkisi olamaz. Kısacası kanuna aykırı biçimde yönetmeliğe konan 4 ay sınırlaması hem haksız hem de geçersizdir. Ben taşımacıları bu haklarını kullanmaya davet ediyorum.
İndirim konuları
Kanunda hiç yer almadığı halde Yönetmelikte ücret tarifesinden yüzde 30’dan fazla indirim yapamama kuralı getirilmiştir. Bu da hem kanuna hem serbest rekabet düzenine açıkça aykırıdır. Bir de havayollarındaki gibi talebin yüksek olduğu saatlerde yüksek ücret tarifesi uygulama imkanı, karayolunda pratikte pek görülmüyor. Taşımacıların, istedikleri yüksek tarifeyi alarak talebe göre bunu yüksek düzeyde veya yüksek indirimlerle düşük düzeyde uygulama hakları oluşabilir.
Diğer indirimler
Yönetmelikte, çocuklara ve engellilere yapılacak indirimler yer almaktadır. Bu husus da kanuni dayanaktan yoksundur. Bunu, bu indirimleri reddetmek olarak algılamamak gerekir. Örneğin; engelli indirimleri burada değil tüm diğer indirimlerle birlikte engelli mevzuatında bulunmalıdır. Taşımacının isteği halinde daha fazla indirim veya hiç ücret almama hali de gündeme gelebilir.
Fahiş ücret suçlaması
Değişik alanlarda zaman zaman fahiş ücret şikayetleri duyarız. Ancak mevzuatta ne tanımı vardır ne de böyle bir suçun karşılığı. Olsa olsa normalin çok çok üzerinde ücret talebini ifade eder. Acaba yapılan denetimlerde tespit edilen ücret fazlalıkları bu kapsama giriyor mu? Bu husus açıklanmadığı için bilemiyoruz. Ancak 1000 liralık ücret tarifesi olanın 1100 TL ücret alması sadece tarifeye aykırı ücret alma suçunu oluşturur. Buna fahiş ücret demek insafla bağdaşmaz. Bunun oluşabilmesi için 1000 liranın çok çok üzerine çıkılması gerekmez mi? Taşımacıların bayram öncesinde yaptıkları önemli indirimleri bayram döneminde kaldırıp tarifedeki tam ücreti almaları ne bir suç ne bir haksızlık ne de bir fırsatçılıktır. Üstelik artan enflasyonun maliyet artışları karşısında tarifesini de değiştiremeyen taşımacının ücret tarifesinin en üst düzeyde uygulaması bir zorunluluktur. Şu da bilinmelidir ki, bayram dönemlerinde ilk günlerde gidiş dolu, dönüş boş; son günlerde gidiş boş, dönüş dolu ek seferler gündeme gelir. Bu geliş gidişin maliyeti ancak tarifenin üst sınırını uygulamakla karşılanabilir. Hatta bu ek seferler için ek ücret tarifesi hazırlayıp duyurmak ve bunun imkan verdiği yüksek ücreti almak da haksızlık değildir. Kısacası taşımacılar tarife değiştirememe cenderesinden kurtarılmalı, serbest rekabetin verdiği hakları kullanmalarına imkan yaratılmalıdır.
Rekabet durumu
Havayolunda başlıca iki ana taşımacımız var. Bunların rekabeti çok az, hatta yok gibidir. Demiryolunda zaten tek işletmeci vardır. Denizyolu, söz etmeyi gerektirmeyecek kadar küçülmüştür. Buna karşılık otobüsle yolcu taşımacılığında çok sayıda taşımacı rekabet halindedir. Bu durum taşımacılara uygun olanı seçme imkanı verir. Hal böyleyken fahiş ücret almak veya yolcunun fahiş ücrete razı olması nasıl mümkün olabilir? Aynı şey grup yolcu taşımacıları için de geçerlidir. Çok sayıdaki D2 belgeli taşımacının birbirleriyle rekabet halinde olup yüksek veya fahiş ücretli sözleşme yapmaları hiç mümkün değildir. Şüphesiz ki, her mesleğin içinde kurallara uymayan hatta zaman zaman fırsatçılık boyutunda ücret talep eden insanlar bulunabilir. Bayram döneminde sevdiklerine ulaşma arzusu taşıyan yoğun talep, bunlara ortam da hazırlayabilir. Ancak bunlar bireysel suç olarak görülmeli ve tüm taşımacıları suçlayıcı ifadelerden kaçınılmalıdır.
Yolcu taşımacılığında denetim gereklidir. Ancak bu husus ücretten önce can ve mal güvenliğinin sağlanması ile ilgili olmalıdır. İnsanlar ücret konusunda kendisini koruyacak zekâ ve imkanlara sahiptir. Ancak taşımacıları güvenlik yönüyle değerlendirecek bilgi ve imkâna pek sahip değildirler. Bu boşluğu devlet doldurmalıdır. Ücret yönüyle denetime gelince; gıda alanında örneklerini gördüğümüz bir kişiye 1000 liralık, 4 kişilik gruba 5000 liralık kahvaltı ve 3000 liraya makarna gibi fiyatlar akla gelmektedir. Buna rağmen bu konularda da denetimden ziyade müşteriler kendilerini korumalıdırlar. Girmeden önce fiyat tarifelerine bakma alışkanlığı kazanmalı ve bu işi devlete yaptırma kolaycılığından vazgeçmelidirler.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hepimiz için kutlu olsun.