“Burada, genel sorun, adaletli bir yaklaşımın olmaması. Bu yaklaşım ve anlayış olmadığı zamanda ne hukuka uygun bir Yönetmelik çıkar, ne de genelge. İki ay önce Sayın Bakanımız Cahit Turhan’a Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün Yönetmeliği’nin olumsuz taraflarını izah ettik. O da bürokratlara talimat verdi, o günden bugüne sabırla bekledik, ama 17 Aralık’ta çıkan genelgede gördük ki, bizim itiraz ettiğimiz hususlara yine bir çözüm bulunmuş değil. Ben Bakan beyi bürokratların yine yalnış yönlendirdiğini düşünüyorum.”
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğü, 17 Aralık 2018 tarihinde Havayolu+ Karayolu Kombine Yolcu Taşımaları Genelgesi yayınladı. Daha önce havaalanı taşımalarına yönelik Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün 17 Haziran 2017 tarihinde çıkardığı Havalimanları Yer Hizmetleri Yönetmeliği (SHY-22) karayolu yolcu taşımacılarının büyük tepkisini çekmiş, bu Yönetmeliğin iptaline yönelik hukuk mücadelesi başlatılmıştı. Danıştay’ın Yönetmeliği iptal etmesinin ardından Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 28 Ağustos 2018 tarihinde bir kez daha düzenleme yaparak yeni Yönetmeliği yayınladı.
Emir Günaydın’ın isyanı
Yönetmeliğe yönelik hukuk mücadelesinin öncülüğünü yapan ve davayı ilk kazanan kişi olan Emir Günaydın’ın, çıkan mevzuatlara yönelik isyanı sürüyor. HAVATAŞ-HAVABÜS markasıyla şehir merkezi ile havalimanı arasında, İstanabul Konfor Turizm ile şehirlerarasında yolcu taşımacılığı hizmeti veren Günaydın Turizm’in Yönetim Kurulu Başkanı Emir Günaydın, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın 17 Aralık’ta yayınladığı genelgenin de soruna çözüm üretemediğini vurguluyor: “Burada genel sorun adaletli bir yaklaşımın olmaması. Bu yaklaşım ve anlayış olmadığı zaman da ne hukuka uygun bir Yönetmelik çıkar, ne de genelge, ne de bu memlekette dürüst çalışan firmaların hakkı korunur. İki ay önce Sayın Bakanımız Cahit Turhan’a Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün Yönetmeliği’nin olumsuz taraflarını izah ettik. O da bürokratlara talimat verdi, o günden bugüne sabırla bekledik. Ama 17 Aralık’ta çıkan genelgede gördük ki, bizim itiraz ettiğimiz hususlara yine bir çözüm bulunmuş değil.”
Düzenleme ile bir kurum adres gösteriliyor
Genelgeyle isim vermeden bir kurumun adres gösterildiğini belirten Emir Günaydın, “Belediyeler bu işi yapabilir” diyor ama SHY 22 Yönetmeliği’ne de atıf yaparak, ‘A Grubu Çalışma Ruhsatı alanlar yapabilir’ yani bir kurum, bu işi yapabilire getiriliyor. Çünkü bu ruhsatı alan bir şirket var. Belediye zaten il içindeki taşımalarda bu işi yapmaya yetkili. Ama sanki belediyeye de bu izni ben veriyorum diye saçma sapan bir ifade getirilmiş durumda. Çünkü ‘güzergah ve fiyat belirleme yetkisi belediyededir’ de deniliyor düzenleme de. O zaman senin ‘bu yetkiyi veriyorum’ sözün ne kadar doğru? Burada ısrarla, Bakanlık, ‘ben bu işi vereceğim’ diyor” dedi.
Hiçbir çözüm getirmedi
A grubu belgeyi almanın kolay olmadığını da ifade eden Günaydın şunları söyledi: “Bu belge, havalimanı içerisinde apron hizmeti vermekle alakalı. 6-7 havalimanında örgütlenmen ve apron otobüslerini alman gerekiyor. Bunu her firma alamaz. Onun için de ‘biz bu şartı koyalım, zaten başkası yapamaz’ denilmiş sanki. Bu kurum ne kadar güçlü ki kendini adres gösteren şartı yönetmeliğe, genelgeye koydurabiliyor. Üstelik bu kurumun hisseleri tamamen yabancıların kontrolünde olmasına rağmen ve milli duruş sergilememizin gerektirdiği bu dönemde. Biz Sabiha Gökçen Havalimanı’nda bir sistem oluşturduk. Bu sistemi durdurmak istiyorlar. İzni alınmış terminali sisteme işlemiyorlar. Bizi korsan yerine koymak istiyorlar. Kanuni şekilde çalışan firmayı engelleyip, birine imtiyaz tanımak istiyorlar. Bu genelge hiçbir çözüm getirmedi. Hatta kaosu daha da büyütecek bir genelge. İhalesiz ve yetkisiz imtiyaz tanınıyor.”
Hukukla mücadelenin anlamı kalmadı
Emir Günaydın, hukukla mücadele etmenin de artık bir anlamı kalmadığını söyledi: “Bu düzenlemelerden şikayet eden, sıkıntısını yaşayan kişi olarak da, ben İstanbul Konfor Turizm olarak, şehirlerarasında çalışıyorum. Havataş, Havabüs markalarıyla da şehiriçinde günde 15 bin yolcuya hizmet veriyorum. Hukuki alandaki mücadelemi verdim. Kazandım ama yine aynı düzenlemelerle karşımıza çıktılar. Danıştay, bu Yönetmeliğe ‘kamu yararına değil’ dedi. Hukukun üstünlüğüne inanmak gerekiyor. Hukukun kalmadığı ve gedçek hukukun uygulanmadığı bir ortamda başka neyi konuşacaksınız? Biz hukuku dikkate almıyoruz mu denilmek isteniyor? Belediyeler kentiçinde ulaşım sorunlarını, kentin tüm ihtiyaçlarını giderdiler de mi, şehirlerarası taşımacılık alanına adım atıyorlar? Bu alanda bir hizmet eksikliği mi var? Firma mı yok? Bunu da anlamak mümkün değil. Firmalar teker teker batarken belediyelerin şehirlerarası taşımacılık yapması neyin nesi. Burada Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum. Belediyeler asli görevlerini yapsın, esnafın 3 kuruş parasına göz dikmesin., haksız rekabet yapmasın, kamu gücünü arkasına alıp firmalara düşman gözüyle bakmasın. Bursa Otogarı’nda bize hukuksuzluk yapıldı. Sabiha Gökçen hattını yazamazsın diye tabelamız indirildi. Belediyenin buna ne hakkı var! Bizim faaliyetimizi durdurdu. Bir yıl sonra mahkeme bu kararı iptal etti. Belediye, otogar içinde danışma bankosu kurdu ve yolculara havaalanı taşımasında ‘tek yetkili benim’ dedi.
Mahkemenin düzenlemeyi iptal etmesine rağmen faaliyetlerine devam etti.
Burulaş yolcu almayalım diye önümüzü arkamıza otobüs seferleri koydu, ilk başladığında yolcu almayalım diye fiyatı yüzde 30 kırdı..Bursa’nın tüm reklam bilboartlarına Sabiha Gökçen’de tek yetkili benim diye 2 milyona yapılayamayacak reklam yaptı…Havalimanına girişi mahkeme tarafından durdurulmasına rağmen araçları sokmakta ve bizim firmanın izni olmasına rağmen ulaştırmaya baskı kurarak araçlarımızın havalimanına girişini engellemektedir Bugün ülkemizde yaşanan bütün sorunların kaynağı da bu adaletsizlikten kaynaklanıyor. Burada tek başına mücadele veren de ağır cezalarla karşı karşıya kalan da benim. Birilerinin çıkarına göre hareket ediliyor. Buna niye daha fazla ses çıkmıyor, anlamak da mümkün değil. Sayın Bakana anlattık, gereğini yapacağını söyledi ama düzenleme yine aynı şekilde çıktı. Biz bu işin adetle çözüleceğine inandık ama artık bu inancımızı da yitirdik. Artık sabrımız kalmadı.” ■