DR. ZEKİ DÖNMEZ
2019 yaz sezonunu da tamamlıyoruz. Yazlık yerlere gidişler iyice azaldı, dönüşlerse sürüyor. 3 günlük 30 Ağustos tatilinin ardından okulların açılış hareketi de tamamlanacak. Bu hareketler biterken bir taraftan okul servis araçları için yeni iş dönemi başlayacak. Kimisi için olumlu kimisi için olumsuz şeyler hep sürecek, hayat böyle. Bu noktada biz ülkemizin ekonomik durumuna göz atalım.
Genel ekonomik durum
Enflasyon 2018 yılının sonbahar döneminde çok hızlı artmıştı. Şimdi hesaplardan bu artışlar düşüyor, yerine daha küçük yeni artışlar geliyor, bu da enflasyonu düşürüyor. 3 Eylül’de açıklanacak enflasyonda da böyle olacak. Enflasyonda düşme yaşayacağız. Bu durum Ekim ve Kasım’da da sürecek gibi… Ancak bu, enflasyonun olmadığı anlamına gelmiyor. Düşme geçen yıl çok olduğu için, genel enflasyon düşüyor görünecek, ama enflasyon yine olmaya devam edecek. Belki yıl sonundan itibaren yeni artışlar görebileceğiz.
Dövizde hızlı yaşanan artışlar sonrası düşüşler gördük. Bir süre kararlı bir şekilde durum devam etti, şimdi yine artışları yaşıyoruz. Belki gelecekte de bu artışlar sürebilecek. Büyüme iyice zorlanır oldu, bazı dönemlerde küçük artışlar bazı dönemlerde negatif artışlar yani küçülmeler yaşıyoruz, yaşayacağız. Yıl sonunda da olumlu bir tabloyla karşılaşmayacağımızı söyleyebiliriz. İşin kötüsü bu olumsuzluklar kısa sürede geçecek gibi değil… Bunların bir kısmı 2020 yılında da süreceğe benziyor, bu da dikkatli davranılmasını gerektiriyor.
Ekonomik durumun etkileri
Yukarıda açıklanan hususlar maliyetleri arttırmaya devam edecek, gelirlerdeki azalmalar sürecek, işsizlik artabilecek, zorunlu olmayan harcamalarda azalma olacak… Bu durum, ulaşıma da olumsuz yansıyacak, seyahatler azalabilecek. Tabii, bundan en fazla etkiyi daha konforlu ulaşım araçları yani uçaklar görebilecek. İstanbul Havalimanında, olumsuz etkisiyle havacılıkta zorlanmalar yaşanacağına benziyor. Tabii, bekleyip göreceğiz. Yeni açılan otoyollar ve köprülerdeki kullanımlar da azalıp buralardaki beklentiler de karşılanmayabilir ve hazine üzerindeki yük artabilir.
Otobüsçülükte durum
Otobüsçülükte de akaryakıt kullanımına bağlı olarak maliyetlerin artacağını; genel seyahatlerin azalmasından da otobüsçülüğün etkileneceğini düşünebiliriz. Otobüsçülük, yüksek hızlı tren ile rekabeti düşünmemeli, bunu göz ardı etmelidir. Ancak havacılığın problemleri otobüsçülüğe olumlu yansıyacak gibi… Özellikle de İstanbul Havalimanında bunu göreceğimizi düşünüyorum. Oradaki yüksek maliyetler yolcu sayısını azaltabileceği gibi düşük fiyat konusunda da imkan vermeyecek. Bu da otobüsçüleri, özellikle İstanbul’da daha az zorlanacağı anlamına geliyor. Otobüsçülüğe buradan olumlu pay çıkabilir. Ancak şu da bilinmelidir: zararına iş yapılmaz. Dikkatli olunmalı, seferler iyi planlanmalı, fiyatlarda artışa gidilmese bile gerilemekten kaçınılmalıdır. Yeni açılan İstanbul-İzmir Otoyolu’nda artan maliyetlerin fiyatlara yansıtıldığı haberlerini alıyoruz… Bu durum iyi, ancak bunun sürdürülmesi lazım. Önümüzdeki dönemde Kuzey Marmara Otoyolu’nun peyderpey açıldığını görebiliriz. Bu durum otobüsçülüğü etkileyebilir. Özellikle bazı yolların kullanımı kısıtlanırsa bu otobüsçülüğe zarar verebilir. Bu çok önemli.
Terminaller
Tarifeli yolcu taşımacılığında tarifelerin kalkış ve varışlarda, hatta tüm yolcu indirme ve bindirmelerinde kullanılması tek seçenektir. Bu artık miadını dolduran bir zorunluluktur. Taşıma güvenliğiyle açıklamak gerekiyorsa da bu gerekçe tükeniyor. Buna rağmen şimdilik buna uyacağız, ancak terminallerde bir rekabet olmadığını bilelim. Her ne kadar kanun ve yönetmeliklerde herkes terminal yapabilir ve işletebilir diyorsa da bunun pratikte imkânsız olduğunu hepimi biliyoruz. Bu nedenle ya devlet, yaptırdığı terminalleri işletecek ya da bu işletme hakkını birilerine devredecek. Benim öteden beri özel terminal işletmeciliğine karşı olduğum biliniyor. Özel terminal işletmeciliğinde maliyet ve para kazanma nedeniyle iyi bir işletmecilik hizmetinin alınamayacağını düşünüyorum. Rekabet olmadığı için de otobüsçülüğe zararlı bir işletmeciliğin olacağından şüphe etmiyorum. İşletenin otobüsçülüğe zarar vermemesi için ancak devir sözleşmelerinde çok büyük bir müdahale hakkının tutulması lazım, ancak bu da pek mümkün görünmüyor. Bu nedenle devletin yani belediyelerin bunu işletmesi gerekli görünüyor. Bir de şu var: işletenler otobüsçü olsa, para kazansa; ama terminal işletmecisi olan otobüsçü para kazanacak diye diğer otobüsçülerin zararını göze almak gerekmez ve yanlış olur. Bir de otobüsçünün kim olduğuna, işletenin otobüsçü olduğuna nasıl karar vereceğiz? Bu nedenle kamu işletmeciliğinden yanayım.
İstanbul’da durum
İstanbul Türkiye değil, ama çok önemli bir yer. Buradaki işletmecilik başka yerlere de örnek teşkil edecek. Terminal işletmeciliğinin Belediyeye geçecek olmasını, bu konudaki düşüncelerim gereği ben olumlu görüyorum. Otobüsçü kârlı çıkıyorsa “bu iyidir” demek zorundayız. Ben önümüzdeki dönemde İstanbul’da hizmetlerin iyileşeceğini fiyatların düşeceğini veya artmayacağını düşünüyorum. Çok yazdım, ama bir kez daha yazayım: Bugüne kadar fiyatlara ses çıkarmayanlar belediye aynı fiyatları uygulasa bile ne kadar otobüsçü dostu olduğunu haykıracaklardır. Harem ve Bayrampaşa otogarlarının kapatılacağı haberlerini alıyoruz… Gerekli veya doğru olabilir, ama bunun şartları sağlanmalıdır. En azından uygun yerlere yeni otogarların yapılması gerekiyor. Nereye yapılırsa yapılsın, ben işletmeciliğinin belediyede olması kaydı ile iyi bir otogar yapısının otobüsçülüğe fayda getirebileceğini düşünüyorum. Harem Otogarının kapatılması kaçınılmaz gibi… Ben Harem’in, otobüsçülerin uğrak yeri değil, sadece kalkış ve varış olarak kullanılması arzusunu duymuştum. Keşke bu mümkün olsa. Bir de şehir merkezine yakın olan Alibeyköy Terminalinin kullanımının sürmesini isterim.
Yeni otogarların durumu
Şu anda iki yakada iki tane ana otogarın yapılacağı öngörülüyor. Bence doğru olur, ama bunların yeri, büyüklüğü ve yapılışı çok önemlidir. Burada otobüsçülerin görüşlerinin de alınmasını, otobüsçülerle birlikte bir noktaya kadar çalışılmasını savunurum. Ancak bu, otobüsçülerin ekonomik olarak işe girmelerini desteklediğim anlamına gelmez. Otobüsçüleri asla bu işlerin içine sokamamak gerektiğini belirliyorum. İki yakadaki iki otogarın TEM ve E-5 civarında olacağı görülüyor, iyi de olur. ancak bunların mutlaka demiryolu ve diğer ulaşım sistemlerine entegre edilebilecek yerlerde olması gerekir. Ben büyük 2 otogar yerine küçük çok sayıda otogarı savunurum. Bunu tabii, küçük bir şehir için doğru değil, İstanbul gibi büyük nüfuslu çok yolcusu olan, insanları bir noktaya toplamanın hem maliyetli hem de zor olduğunu düşündüğümden çok sayıda yere otogar yapılmasını, insanların en yakın yeri kullanması anlayışını savunuyorum.
Titizlikle peşine düşülmeli
Bir de diğer ulaşım araçlarının istasyonların, havaalanlarının da otobüslerin sefer başlangıç yeri olmasını hep savunmuşumdur. Bu arada Kuzey Marmara Otoyolunun açılışı sonrasında, otobüsçülüğün durumu, otogarlara nerelerden gelineceği, hangi köprünün kullanılacağı gibi sorular çok büyük ve önemli sorular olacak. Bunlar hakkında şimdiden bir bilgiye sahip değiliz, ama bu konuda titizlik gösterilmesini şimdiden gözden çıkarmamak gerekir. Son olarak ekleyeyim: Otobüsçülerin FSM Köprüsü haklarının mutlaka istenmesi ve buna uygun bir otogar yapısına girilmesini de mutlaka savunmalıyız. ■