Yaşamınızı, hareket halindeki bir trene benzetin; yolculuğunuz sırasında geçtiğiniz güzergâhlarda, uğranılan istasyonlarda trene bazı insanlar biner, bazıları da iner.
İstisnasız hepimiz için, bu insanların her biri, doğduğumuz andan itibaren, bir kısmı zorunluluktan, bir kısmı da kendi istek ve arzularımızla hayatımıza dâhil olmuş veya çıkmıştır. Burada kaderin de önemi vardır. Çünkü yolculuğun başlangıç ve bitiş noktası bizim inisiyatifimizde değilken; güzergâh ve seyahat ettiğimiz kişilerin niteliği ve miktarı kendi seçimlerimizin sonucudur. Olumlular kadar olumsuzların da hayatımızın şekillenmesinde katkıları olduğunu yadsımadan kabul edebilmeliyiz.
Yolculuğa başladığımız andaki ilk ve en önemli insanlar anne ve babalarımızdır. Sonra, kardeşler daha sonra da eşler ve çocuklar hayatımızda önemli bir yer tutar. Bir süreliğine birlikte seyahat ettiğimiz, fakat sonradan trenden inen bazı insanları hafızamızda sürekli canlı tutar ve her fırsatta onlarla ilgili anıları anlatır ve ilk günkü gibi yaşarız. Bazılarıyla çok istesek bile -ölüm nedeniyle- görüşemeyiz. Bunun dışında kalanları sebepler her ne olursa olsun, aramaz, sormaz ve hatta bazılarını hiç mi hiç hatırlamayız bile.
“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” sözü, insanın yaşamını devam ettirebilmesi adına anlık heyecan, sevinç, üzüntü gibi kendisine yaradılıştan eklenen özellikleri, yaşamak için unutmak zorunda olduğunu belirtir. Hafızamız, olumsuz ve gereksizleri zamanla bilinçaltına atarak hafızayı temizler, fuzuli işgali engeller. Eğer böyle bir özelliği olmasa beynimiz kirli ve yıpratıcı bilgiler ile bir çöplüğe dönüşebilirdi.
Geçmişte zorunlu ya da isteyerek birlikte seyahat ettiğiniz “olumlu” insanlar mahalle, okul, asker veya iş arkadaşlarınız ile ayrıldığınız günden sonra yollarınız hiç kesişmemiş olabilir. Ancak her ne sebeple olursa olsun bir gün, bir araya geldiğinizde arada geçen sürenin hiçbir şeyi değiştirmediğini görmek hem çok şaşırtıcı hem de çok sevindiricidir. Demek ki söz konusu kişiler hayatınızda “kerhen” yer almamıştır.
İnsanın maddi kazancı yanı sıra iyi anılar ve dostlarını da çoğaltarak manevi anlamda da varlığını arttırmaya çalışmalıdır. Çünkü bu varlık hiç umulmayan bir anda ve yerde karşınıza çıkar. En ümitsiz olduğunuz anda karşılaştığınız bir dostunuzun desteği sizi çok farklı bir moda sokar, belki de hayatınızda dönüm noktası bile oluverir.
Hayatınızda geçmişte yer almış bazı kişilerin, zaman içinde olumsuz manada değişmiş olduğunu görmek hayal kırıklığı yaratır. Onunla ilgili hata yaptığınızı düşünürsünüz. İnsan için hata yapmaktan doğal bir şey yoktur. Sadece hatalar tekrar edildiğinde hata olmaktan çıkar ve yanlışlık haline gelir. Bu perspektiften baktığınızda söz konusu kişi için o gün pozisyon veya imkânlarınız sizi çekici kılmış ve şahsınıza değil de sahip olduklarınıza itibar etmiştir. Koşullar değişince “güce tapanların” taraf ve tarz değiştirmesinden doğal bir şey yoktur. “Kral öldü yaşasın yeni kral” durumu dünyamızda ve günümüzde sıklıkla yaşanır.
Yaşamak istemediğimiz hayal kırıklıkları için oluşabilecek her duruma önceden hazırlıklı olmak ve beklentilerimizi minimize etmek zorundayız.
Üç çeşit insan vardır…
1. Ekmek gibidir; her zaman ararsın
2. İlaç gibidir; ihtiyacın olduğunda ararsın
3. Mikrop gibidir; sen aramasan da olur, çünkü o, seni ‘her zaman’ bulur. (Anton Çehov) ■