Hayat akıp giderken, yaşanılanları periyodik olanlar ve periyodik olmayanlar diye iki gruba ayırmak mümkün. Periyodik olarak yaşanılan olaylarda da iki periyod var: Birincisi; yıl. Her 365 günlük sürede yaklaşık benzeri olayları ve mevsimleri yeniden yaşıyoruz. İkincisi; gün. 24 saatten oluşan günü, her gün benzer biçimde tekrar yaşıyoruz. Şüphesiz ki, bu 24 saat içinde yıldan ve mevsimden kaynaklanan değişimler var. Bunların ötesinde hafta ve ay gibi insanların kabulüne dayanan ve doğal olmayan periyodlar da var. Yapılan kabullere göre bunların getirdiği olaylar, zorunluluklar da var. Bir haftayı 10 gün, bir ayı da örneğin 45 gün kabul ederek yeni bir düzen yaratılabilir ama yılı ve günü değiştirme şansımız yok.
Bunlar kabul değil, doğal pediyodlar. Gerek doğal periyodlar, gerekse kabule dayalı periyodlar yaşamamızı çok etkiliyor. Hiç şüphesiz ki, bu periyodlarda her şey aynı değil, bir yıldan diğer bir yıla bazen az bazen de sürpriz sayılabilecek derecede çok değişiklikler oluyor.
İnsanları da etkiliyor
Bu değişiklikler gerek iş, gerek kişisel yaşamımızda görülüyor. Örneğin sağlık durumumuz, bir yılda çok iyiyken, başka bir yılda sorunlu bir hale gelebiliyor. Keza iyi kazançlı geçirdiğimiz bir yıldan sonra kötü bir yıl yaşayabiliyoruz. Kazancı olumsuz yapan unsurlar yağış, afet vs. gibi doğal olaylar olabildiği gibi insanların yarattığı savaşlar, kavgalar, ekonomik krizler de olabiliyor. Her meslekte olduğu gibi taşımacılıkta da yıllar önemli. Bir yılın diğer bir yıldan daha iyi veya daha kötü olması gerçeği sıkça yaşanıyor. Bunun ötesinde her yıl mevsimlere göre tekrarlanan etkiler var. Bu etkilerin en önemlisi talep değişimleri.
Talep değişimleri
Talebin genel azalışı veya artışı söz konusu olabildiği gibi talebin belirli güzergahlara kayması da söz konusu olabiliyor. Yük taşımada, taşınan ürünlerin cinsi de değişiyor. Yolcuda taşınan her zaman insan, ama mevsime göre yerli, yapancı, grup, bireysel, yetişkin, öğrenci gibi zorunlu keyfi gibi seyahat farklılıkları yaşanabiliyor. Gerek tarifeli, düzenli gerekse tarifesiz, düzensiz turizm grup yolcu taşımacıları açısından yüke göre daha önemli malların depo edilmesi, uygun mevsimlerde taşınma karakteri yolcu da yok. Yazın karşılanamayan talep fazlasının diğer mevsimlere kaydırılması da ne yazık ki imkansız.
Yeni bir dönem başlıyor
İşte yolcu taşımaları açısından önemli olan bir yaz mevsimi geride kalmak üzere. Okulların açılmasının yaklaştığı bu günlerde artık ikamet yerlerine dönüş yaşanıyor. Seferlerde doluluklar daha çok tek yönlü. Bundan sonra normal düzen sürecek. Önce ilk ve orta öğrenimler, ardından yükseköğrenimler başlayacak. Bunları Kurban Bayramı ve Cumhuriyet Bayramı fırsatları takip edecek. Ancak her ikisi de tatil fırsatı açısından iyi değil ve pek fazla talep yaratmayacak. Ondan sonra uzun bir sonbahar, kış, ilkbahar durgunluğu olacak. Yılbaşı tatili de iyi değil. Belki yarıyıl tatilinde biraz hareket yaşanabilir.
Ondan sonra 23 Nisan ve 1 Mayıs, 19 Mayıs bayramları ve derken yine yaz dönemi. 28 Haziran’daki seçimlerin, Ramazan başlamadan önce, okulların kapanmasını takiben 14 Haziran’a alınması söz konusu olabilir… Derken yeni bir yaz ve yeni bir fırsat başlayacak. Bu arada periyodik olmayan etkiler de söz konusu, şüphesiz ki ekonomik durumun olumsuzluğu tartışma konusu.
Taşıma modlarının etkisi
Bunun ötesinde, yerine oturacak İstanbul-Ankara hızlı tren taşımasının etkileri olacaktır. YHT her iki taşıma modunu da etkileyecektir ve havayolu taşımacılarının birbirleri ve karayolu ile rekabeti artacak. Tabii, otobüsçülerin de diğer taşıma modlarıyla ve kendi aralarındaki rekabetleri, kış mevsiminde daha fazla yaşanacak. Bütün bu olumsuzlukların içinde maliyetlerin artışı da sürecek. Akaryakıt öncelikle dövize ve sonra da yapılması gündeme gelebilecek ÖTV artışlarına göre zamlanabilecek personel giderleri en azından enflasyon boyutunda artacak. Terminal çıkış ücretleri, zaten keyfi biçimde oluyor ve genel terminal sorunlarının önemli bir parçası. Tüm bu zorluklarla otobüsçüler başa çıkmak zorunda.
İş, mesleki sivil örgütlere düşüyor
Özellikle belirtmek isterim ki, bu zorluklarla baş etmede, bana göre, otobüsçülerin kendilerine ve sivil toplum örgütlerine düşüyor. Serbest piyasada devletin müdahalesi pek sınırlı. Bu kapsamda, istenebilecek olan akaryakıt ve ÖTV artışı yapılmaması ile terminal ücretlerinin sınırlandırılması olabilir.
Bilindiği gibi, terminal konusunda tekel söz konusu ve serbest piyasa kuralları işlemediğinden müdahale gerekiyor. Tüm taşımacılara bu zorlukları aşabilecekleri bir yıl diliyorum. Tekrar yaz gelecek ve iyi günler başlayacaktır. ■