Yaşadığımız evrende şu ana kadar -bilebildiklerimiz kadarıyla konuşuyorum- yaratılmışların içinde en zekisi insandır.
İnsan gelişme adına son çağlarda pek çok gelişme kaydederken sahip olduğu zekâyı diğer insanları, doğayı ve hatta en son olarak da evreni yok etmek için kullanmaya başladı.
İnsanın içinde bulunan ego, kendini hemcinslerinden üstün görmesine neden olurken, etrafındakileri tahakküm altına almaya yöneltiyor. Binlerce seneden beri devam eden bu olgu yüzünden toplumlarda asil insanlar zümresi ve kast sistemleri oluşmuştur.
Aynı düzlemde bulunan insanlardan bir tanesi, diğer insanların teveccühü ile bir basamak yükselmiş olması bile seçileni seçenlerden üstün görmesine neden olacak sonuçlar doğurabiliyor.
Siyasette, ticarette olabilecek bu durumu dengeleyecek bağımsız mekanizmalar ile düzenin düzensizliğe dönüşmesini engellemeye çalışılması sağlanmış fakat bazen de bu mekanizmaların da devre dışı kalması sonucunda dengeler alt üst olabiliyor.
Dünyanın ağası rolüne soyunan devletlerin, diğerlerine tahakküm kurmaya çalışmaları sonunda dünyada binlerce yıldan beri savaşlar sona eremiyor. Buna karşılık ülkelerin içerisinde bu tarz mücadeleler benzer şekilde süregeliyor.
İnsanı insandan üstün kılacak meziyetlerin cevabı çok net olarak bilinmesine karşılık, sadece 50-60 yıl sürecek kısıtlı zamanda diğer insan ve hayvanlara yapılan zulüm dileriz ki öbür âlemde hesap vermeye değer.
Mikro ölçekte insanı düzeltmeden dünyayı düzeltemeyeceğimizin bilinciyle, tüm yatırımı insan üzerine yapmamız gereklidir. Yaşanabilir bir dünya hedefi için olması gereken bu olmalı. Değilse hangi sistemde olursa olsun hangi seviyede olursa olsun hiçbir kimse huzurlu yaşayamaz. Kalın duvarlar ile çevrilmiş alarm ve kameralar ile donatılmış evlerde korumalar eşliğinde dolaşarak hatta yediği içtiği her şeyden şüphelenerek yaşamak sanırım hedef olmamalı.
Bu tarz insanlar, inanınki kulübede yaşayan basit ve yalın hayat yaşayan insanlara o kadar imrenir hale geldiler ki..! Ama maymunların tuttukları mamayı bırakamamaları misali beyinlerindeki zinciri kıramadıkları için asla özgürlüklerini sağlayamıyorlar.
* * *
Haftanın yorgunluğundan sonra baba, pazar sabahı eline aldığı gazetesini okurken, akşama kadar oturup dinlenecek olmanın keyfini çıkartmaya başlamış.
Ama o esnada küçük oğlu yanına gelerek kendisini parka götürmek için geçen hafta söz verdiğini hatırlatmış. Babanın canı hiç dışarıya çıkmak istemediği için bir bahane bulup evde oturayım, dinleneyim diye düşünmüş.
Birden gazetenin, ekinde verdiği dünya haritası gözüne ilişmiş. Bu haritayı hemen parçalara ayırmış ve oğluna uzatmış, "Bu haritayı birleştirebilirsen hemen gideriz parka" demiş. Ardından da içinden derin bir oh çekmiş; "Dünyanın coğrafya profesörlerinden birini getirsen yine de toplayamaz bunu… İyi akıl ettim" diyerek sevinmiş.
Aradan 10 dakika geçmeden çocuk “Baba, haritayı düzelttim. Parka gidebiliriz” demiş.
Adam önce inanmamış ve görmek istemiş. Görünce de şaşırarak nasıl yaptığını sormuş…
Çocuk demiş ki; bana verdiğin haritanın arkasında insan resmi vardı...
“İNSANI DÜZELTİNCE, DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELDİ!...” ■