İstanbul özelinde bu; daha da stratejik ve öncül bir hal alır. Mevcut organik kültürel-sosyal-ekonomik-şehirsel doku; kendi iç dinamiklerinin hareketi geçirilmesi ve dolayısıyla tabir yerindeyse ‘kendi cazibesiyle’ ve bunun iyi yönlendirilmesi-yönetilmesi ile ‘kendi entegrasyonunu çözer ve dönüşümünü tamamlar’ hale getirilmelidir. Burada; ‘rant odaklı’ bakışı önü tamamen alınmalı ‘hizmet odaklı’ perspektif, bütünüyle öncelenmelidir. Zira Avrupa’da, Prag, Milano, Paris vb. şehirlerin genel görünümünden okumalar yaptığımız takdirde, önümüze ‘Tarihi Mahalleri (dokusu) ile Modern Yapıları; görsel-fiziksel-toplumsal vb. her anlamda entegre etmiş, sentetik değil ‘organik’ bir yapıya dönüştürmüş bir tecrübe ile karşılaşmaktayız. Aksi durum; İstanbul özelinde ve ülkemiz genelinde ‘ekonomik mağduriyetler, sosyal problemler, kültürel kopukluklar, sosyal adaletsizlik ve toplumsal iletişimsizlik’ gibi maliyetleri önümüze çıkartacaktır.
Geçmişi doğru okumak
Daha önce çok defa ele aldığımız ‘Sürdürülebilirlik’ kavramı; ‘Kentsel Dönüşüm’den, ‘Entegre ve Dengeli Bir Modal Karaktere Sahip Ulaştırma Sistemi’nden ayrı düşünülemez. Burada ‘Sürdürülebilirlik’ kavramını; ‘insan odaklı, tasarrufu önceleyen, üretimi karakterize eden ve tüketimi dengeleyen’ bir yaklaşım olarak okuyabiliriz ki, bu da ‘günümüzü aşan, ileriyi planlayan ve bunun içinde geçmişin kavrayışı üzerine ayağını yere sağlam basan’ bir bakış açısını beraberinde getirir. Bütün bunlar da bir ‘süreklilik algısı’ gerektirir. Bu algıda; ‘geçmişi doğru okuyan’ ve bunun üzerine ‘sürekliliği olan bir perspektifin inşası’nı bizlere işaret eder. Bütün örnek Batılı şehirler; bu bütünlüğün, sürekliliğin ve sürdürülebilirliğin örneklerini yansıtarak kendi ‘doğruları’nı ortaya koymaktadırlar. Bizler de; bu bağlamda kendi perspektifimizi ortaya koyarak kendi tecrübelerimiz paralelinde ‘doğrularımızı’ üretmeliyiz. O zaman; ‘bizim şehrimiz’ ‘bizim ürünümüz’ ‘bizim çözümümüz’ ‘bizim icadımız’ ve ‘bizim mühendisliğimiz’ diyebileceğiz.
Bizim şehrimiz
‘Kentsel Sistemler ve Ulaştırma Yönetimi Yüksek Lisans Programı’, Ulaştırma-Şehir Planlama-Mimarlık ana sacayakları üzerine oturuyor olup geniş bir alanda ders havuzuna sahiptir. Bütün bu yönleriyle; Şehirleşme-Mimari ve Ulaştırma arasında karşılıklı ve birbirini besleyen sürekli bir ilişki mevcuttur. Bu anlamda; estetik ve statik birbirini bütünleyen yönlere sahiptir. Dolayısıyla; şehir yapılanmasına tek başına ‘estetik merkezli’ veyahut ‘statik merkezli’ bakmamız eksik sonuçlar doğuracaktır. Osmanlı Mimarisi’nin ‘Şehir Tasavvuru’ derinlikli bir perspektifin ürünü olup Anadolu-Balkanlar ve geniş coğrafyası ekseninde; göçebe (bedevi)-köylü (haderi)-şehirli (medeni) bağlamında işleyen ve aksayan yönleriyle derin bir inceleme alanının konusudur. Bütün bu muhtevasıyla; tarihi süreçte gelişen politik olayların arka planını da bu ‘şehirleşme’ bağlamında en geniş anlamda görmek mümkün olacaktır.
Hepinize sağlıklı, huzurlu, mutlu ve başarılı haftalar dilerim. ■