Geçtiğimiz yıldan itibaren, gittikçe artan ve sıklaşan periyodlarda olmaya başlayan terör eylemleri en sonunda İzmir’e de ulaştı. Ülkemin her bir yöresinde gerçekleşen olaylara kayıtsız kalmak mümkün değilken; lanet ettiğiniz olayın, çok yakınlarınızda cereyan etmesi, tanıdıklarınızın sevdiklerinizin, hemşerilerinizin zarar görebileceği fikri depresif bir ruh haline bürünmenize sebep olabiliyor.
Perşembe günü yaşanan olayda, gazeteden kardeşim Erkan Yılmaz’ın, arayıp halimi sorması sonrasında olaya vakıf oldum. O andan sonra, en kestirme yol olan televizyonlardan canlı yayınla olayı takip etmeye başladım. Bu arada telefonla da yakınlarınızdan veya sevdiklerinizden olaya dâhil olanlar var mı diye de araştırmaya başlıyorsunuz.
İlk anlarda, olayın büyüklüğü nedeniyle verilen zararın da o denli büyük olabileceği ihtimalini de göz önünde bulundurduğunuzda üzüntünüz kat be kat artıyor. Çalıştığım kurumda, yaptığım iş nedeniyle bu tarz bir saldırıyı bekler halde olduğumdan ve işyerinde temas halinde olduğum arkadaşlarıma bu anlamda teyakkuz halinde olmalarını her an öğütler hale gelmiştim.
Sosyal medyada “Bu bombalar neden İzmir’de patlamıyor” ifadesinden sonra hedef gösterilen bu güzel şehre yapılacak saldırının, hem insanımıza hem de ülkemize zarar vermenin önemli bir kilometre taşı olduğuna inanıyorum. Bunun yanı sıra yılbaşında İstanbul’daki patlama sonrası Amerikan ve Avusturalya büyükelçilerinden gelen ‘İstanbul ve Ankara’ya gitmeyin’ anonsuna İzmir’in eklenmesi bekleniyordu.
Türkiye’yi ışıl ışıl yanan büyük bir bina olarak düşünün. Her olay sonrası her bir dairenin ışıkları tek tek söndürülerek apartmanımızı kapkaranlık hale getirmeye çalışıyorlar. Ülkemiz için yapılmak istenen budur.
Çarşı, pazar, sinema, tiyatro, otobüs ve metroda, eğlence mekânlarında insanları korkutarak, hem sosyal hayatımızı etkilemenin yanı sıra ekonomimize de zarar vererek burnumuzu sürtülmeye çalışılıyor.
Bunu planlayanlar ve yürürlüğe koyanlar bilmeliler ki, bu ulusu diğerlerinden ayıran önemli bir özellik kahramanlıklarıdır. Yapılan saldırının başarıya ulaşmamış olmasının en büyük sebebi, orada bulunan ve bomba yüklü aracı fark ederek, uyarı yapan görevli polistir. Beylik silahı ile teröristlere tek başına meydan okuyan ve birinin leşini yere seren, kahraman polisimiz Fethi Sekin sayesinde alçak hainler hedefledikleri zararı veremediler. Videolardan da izlendiği üzere otomatik silahlı teröristlerin üzerine koşarak giden kahraman polisimiz, mermisi bitince kalleşlerin açtığı ateş sonrası şehit oldu. Allah rahmet etsin.
Bu kahpeliği tezgâhlayanlar bilsinler ki, bu ülkede üzerinde üniforma olsun olmasın pek çok Fethi Sekin var. Gittikçe sıklaşan terör eylemleri sonucunda duvara kadar sıkıştırdıkları için üstlerine sıçrayan kedi moduna sokacaklar bizi. O zaman, uğraşılanın kedi değil de uyuyan dev olduğunu fark edip pişman olacaklar, ama yaşanacaklardan bu toplum sorumlu olmayacaktır.
Yıllardan beri konfora alıştırılarak, adam sendeci moduna sokulmaya çalışılan, zayıflatılan vatandaşlık bağlarımızın, yaşanan bu kötü olaylardan sonra, güçlenmeye başladığını bilsinler.
“Bir musibet bin nasihatten iyidir” sözündeki gibi, yaşadığımız bu musibetler bize yeniden dirilişin vesilesi oluyor. İnşallah bu olay son olsun.
Unutmasınlar ki, Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olunabilir. ■