Günümüzde ‘Akıllı Ulaşım Sistemleri’ dünya çapında ‘sürdürülebilirlik’ çerçevesinde hızla gelişen zaman zaman ‘hizmet odaklı’ zaman zaman ise ‘güvenlik-denetim’ kaygısını güden bir süreci ihtiva etmekte olup; özellikle ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Avustralya, Fransa, Güney Kore, İsveç, Japonya, Hollanda, Kanada ve Singapur’un bu konuda lider durumda olduklarını ve ihtiyacın çeşidine göre neredeyse 50-60 yıllık bir geçmişe binaen bu konudaki tecrübelerini inşa ettiklerini ve etmeye devam ettiklerini görmekteyiz. Bununla beraber; Brezilya, Çin, Tayland ve Tayvan gibi ülkelerde ise önemli gelişimlerin ve yaygınlaşmanın kaydedildiğini görmekteyiz.
Ulaşım sorunlarının çözümü
Günümüzde ‘iletişim-bilişim teknolojileri’ gibi konularında ‘ulaştırma’ ile beraber ya da bizatihi içerisinde değerlendirildiği bir süreci yaşıyoruz.
Dolayısıyla bütün bu ifade ettiklerimizi de ‘entegrist’ bir bakış açısında toplamak mümkün olabilecektir. Daha önce belirttiğimiz gibi ‘2023 Dünyanın En Büyük 10 Ekonomisi’
arasına girme hedefi; planlama ve ulaşım sorunlarını çözmekten, minimize etmekten ve bu argümanları en aktif şekilde kullanmaktan geçer. Bu argümanların maksimum kullanımı ise; entegrasyon, enerji verimliliği, alternatif enerji konularıyla yakından ilintilidir.
Ülkemiz; TRACECA, İpek Demiryolu, Avrupa-Ortadoğu ve benzeri ulaşım projelerinin merkezliğinde ve kavşak noktasında bulunuyor olup, sahip olduğu fırsatlar ve tehditler bağlamında, iyi yönetilecek ve ‘insan odaklı’ algılanacak bir ‘Çok Modlu ve Bütüncül Ulaştırma Sistemi’ planlama ve yatırım süreci, bizler için hayati bir alanı teşkil etmektedir. Girişilen bu ulaştırma yatırımları sürecinin doğru bir bakış açısı ile yönlendirilmesinin neticesi, halkımız için kısa vadede; yaşam kalitesi-erişilebilirlik-yolculuk parametreleri-maliyet-sosyal denge anlamında çağ atlayıcı hamleler yapmak olarak okunabilir.
Ulaşımda esas olan ‘insan’dır.
İnsana götürülen hizmetin parametreleri ise; güvenlik, konfor, dakiklik, erişilebilirlik ve maliyettir. Bu parametreler üzerinden, ortaya koyduğumuz sistemin ne kadar ‘insan odaklı’ olduğunun sağlamasını yapabiliriz. Bu konuda; elimize ‘data’ olarak gelen geri dönüşlerin de ne kadar ‘duyarlı ve elverişli’ olduğunu ise ‘insanlarımızın tüketim kültürünün’ ne kadar ‘doğru algılara’ sahip olduğu üzerinden ölçebiliriz. İşte bütün bunların tamamı şehir-planlama-ulaştırma arasında olduğu gibi, teknik-ekonomik-sosyolojik-politik-kültür bağlamında kopmaz bir bağı ve ‘sürekli karşılıklı etkileşimi’ ifade ve ihtiva eder.
Bu anlamda; teknolojinin gelişimi, yatırımların yönlendirilmesi, şehirlerin gelişim stratejileri ve ulaştırma sistemlerinin iyileştirilerek geliştirilmesi ‘insan odaklı’ bir perspektifle görülmeli ve eyleme dökülmelidir.
Hepinize huzurlu, sağlıklı, mutlu ve başarılı bir hafta dilerim.