Ülkemiz genelinde; yoğun nüfuslanmalara sahip olup rakamsal olarak ‘İl Statüsü’ büyüklüğüne haiz birçok kent mevcuttur. Bergama, Aliağa, İnegöl, Akşehir, Akhisar, Alanya, Fethiye, Ereğli, Çorlu, Gebze, Cizre, Doğubayazıt, Tatvan, Ahlat, Erciş, Suşehri, Yusufeli, Şebinkarahisar, Yüksekova, Şemdinli, Ceyhan, Birecik, Nusaybin, Tarsus, Silifke, Emirdağ, Simav bunlara başlıca örneklerdir. Farklı tecrübelerimiz ve bilim bizlere göstermektedir ki ‘Hizmet’ in en iyi ulaşım şekli mutlak anlamda ‘il statüsü’ olmayabilir. Öyle ki; Gebze ve Çorlu, il olmaksızın mevcut yapıları dâhilinde İstanbul ile çok iç içe bir ilişkiye sahipken aynı zamanda da farklı il statüleri altındaki yerel idareleri teşkil etmektedir. Ve yeni ulaşım imkânları paralelinde bu ilişki; daha da çeşitlenip netleşmektedir. Söz gelimi; Ankara-Eskişehir Yüksek Hızlı Demiryolu işletime girdiğinden bugüne Eskişehir’ in gelişim trendinin incelenmesi de başlı başına önemli bir husustur. Zira YHD deneyiminin elde edildiği İspanya gibi örneklerde Merkez Şehir-Çevre Şehir ilişkisinin doğrultusu ne yönde gelişmiştir? Ülkemizde bu süreç nasıl tecrübe edilebilir? Bunlar önemli ve üzerinde bilimsel tahlillerin ortaya konmasını gerektiren ve tarafımızca ele alınan konulardır. Bu bağlamda; yerel ve merkezi hizmetin en iyi şekilde satha ulaşabileceği optimum çözümlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Buna da; ‘Şehir’ olgumuzu sağlam bir bakış açısıyla netleştirerek ulaşabileceğiz.
Van, Batman, Tokat, Afyon, Osmaniye, Şanlıurfa, Aydın, Denizli, Tekirdağ, Niğde, Muğla, Balıkesir ve Eskişehir; yöresel gelişim alanları olarak ortaya çıkmaktadır. Geneli itibariyle; Batı’daki, İç Batı’daki ve Güney’deki Büyükşehirlerin; 2023’e kadarki projeksiyonda, çekim alanı ve göç yönü olma özelliklerini devam ettireceği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde; Dünyada, Bölgemizde genel trend büyük nüfus hareketleri yönündedir. Bu hareketlerde; Ulaştırma-Şehir Planlama ekseninde sürekli birbirini üreten bir süreci ifade eder. Sonuç itibariyle şehirleşme ve şehirlilik olgusu; planlama-ulaştırma-mimari-estetik’ in kopmaz ilişkisine dayanıyor olup, teknik yönünün yanı sıra ‘kültürel-ekonomik-sosyal-politik’ derin arka planları olan bir süreci ifade etmektedir. Bütün bu bağlamlarıyla; geçmişi iyi okuyan, mevcut durumu yerinde tespit eden ve böylelikle bir gelecek tasavvuru ortaya koyan bir bakışı gerektirmektedir. Bütün bunlarda; Mühendislere Sosyologlara Politikacılara ve Ekonomistlere hep beraber geniş bir çalışma alanı yetki ve sorumluluğu yüklemektedir. Derinlemesine ve eşgüdümlü çalışmaların sonucu olarak yeniden kazanılacak bir ‘perspektif’ ile Dünya’ ya özgün bir şeyler söyleme iddiasında olan ‘Mühendislik Harikaları’ ortaya koymamız mümkün olacaktır.
Günümüzde; karşılaştığımız en önemli sorun alanlarından biri ‘dengesiz oranlarda şehre göç’ bu göçün ‘şehirlilik’ olgusuna kazandırılmasında aynı oranda başarının yakalanamaması, ‘köylerimizin ve köylülerimizin tabi faaliyet alanlarında var olmasının önünü açıcı yatırımların eksikliği ve yer yer tam aksine yatırımların gerçekleştirilmesi’ gibi sıralanabilir. Bu anlamda; göç parametrelerine bakarak bulunulan bilimsel öngörüler ‘İstanbul’ başta olmak üzere büyükşehirlere dengesiz göçün devam edeceği yönündedir. Söz gelimi; resmi olarak 17 milyon dolaylarında bir nüfusa sahip olan İstanbul’umuza - içeriği tartışılır olmakla beraber- devasa yatırımlar yapılmaya devam ede gelmektedir. Bununla beraber; yakın on yıllık süreçte, ‘büyükşehirlere göç’ olgusunun aynı ivme ile devam edeceği de görülmektedir. Hal böyle iken; ‘şehir’ ‘şehirlilik’ vb. kavramları yeniden ele alarak, bunun paralelinde izlenecek politikalarla ‘göçün yönetilmesi’ ele alınmalıdır. Dolayısıyla; Bursa-İzmit-Ankara-İzmir-Mersin-Gaziantep-Konya-Kayseri-Antalya-Diyarbakır gibi şehirlerimize yapılacak ilgi çekici ve insan odaklı yatırımlarla, İstanbul ve mücavir alanına olacak göç absorbe edilmelidir. Bu bir ilk adım olarak ‘2023 Vizyonu’ dâhilinde ele alınabilir. Bunun takibinde ise; 2.bir adım olarak, bahsini ettiğimiz diğer büyükşehirlere göçü dengeli rakamlara çekecek olan bir ‘2.yatırım ve politik hamleler’ bütünlüğü yeniden geliştirilebilir. 3. ve bir diğer aciliyetli adım ise; şimdiden arka planı oluşturulmaya başlanması gereken ‘köy-köylülük-köylülerin köylerinde istihdamı’ gibi bir başlıklar bütünüdür. Cumhuriyet’ in ilk dönemlerinde; bu konuda yapılamaya çalışılanlarda dâhil (hatta Osmanlı’daki toprak sistemine dair okumalarla), sonrasında kimi Hükümetler Dönemi’nde ‘Köy Enstitüleri’ vs. gibi ortaya konan politikaları bütün doru ve yanlışlarıyla ele alarak, bu konuda ciddi çalışmalar ortaya konulmalıdır. Tabi 3.adım; bölge ve yörelere göre kısmen değişmekle birlikte ‘ekonomik-sosyal-kültürel-ve hata güvenlik’ vs. bağlamında birebir birçok değişkenin üzerinde oturmaktadır. Yapılacak yatırımlar hangi boyutta olursa olsun; sosyal hayat-kültür-iklim-alışkanlıklar gibi birçok tabanı gözeterek ve algılayarak gerçekleştirilmelidir. Ortaya koyacağımız şey; Küresel Kültür ile bir sentez olacaksa bile; dünyaya buradan bizlere ait bir şeyler söyleme kabiliyetini gözetmelidir. Bu anlamda; Latin Amerika’dan İç Asya’ya, Akdeniz’den Mezopotamya’ya, Kuzey Afrika’dan Uzak Asya’ya bütün tecrübeler derinlemesine ele alınmalıdır.
Devam edecek...