Dünya kademeli olarak yeşil dostu enerjiye yönlenmektedir. Mevcut durumda hidroelektrik enerji üretimi küreselde düzeyde en önde gelen, uygulamalı yeşil dostu enerji kaynağıdır. Temiz enerji kaynaklarını domine eden maksimum miktara sahip bir enerji kaynağı durumundadır. 1980-2012 yılları arasında yıllık ortalama %2,45’lik büyüme oranı ile yükleme kapasitesi 1699,67 milyon Megawattan (Mw) 3673,12 milyon Megawatta (Mw) yükselmiştir. 2025 yılı itibari ile yıllık ortalama %2,33’lük büyüme oranı ile 4958,54milyon Megawatt (Mw) olması beklenmektedir. Diğer kaynaklar arasında dünya genelinde yeşil dostu enerji olarak, rüzgar enerjisi en hızlı yenilenebilir teknolojiye sahiptir. Üretime katkısı 1980-2012 yılları arasında yıllık ortalama %44,75’lik artış ile 10 Megawattan (Mw) 0,28 milyon Megawatta (Mw) yükselmiş olup 2025 yılı itibari ile yıllık ortalama %17,1’in üzerindeki artış oranı ile 2,21 milyon Megawatta (Mw) ulaşması beklenmektedir. Dünya aynı zamanda aynı yıllar periyodunda güneş pili enerjisinin artışına şahitlik etmiş olup bu enerji türünde yıllık ortalama %44,0’lük artış ile 7 Megawattan (Mw) 0,10 milyon Megawatta (Mw) bir büyüme kaydedilmiş olup 2025 yılı itibari ile %17,1’lik bir büyüme oranı ile 50,52 milyon Megawatt (Mw) olması beklenmektedir. Günümüz itibari ile jeotermal enerji yıllık ortalama %11,0’lik büyüme ile 3885 Megawattan (Mw) 11445,8 Megawatta (Mw) önemli bir artış gerçekleştirmiş olmasına karşın mevcut eğilim oldukça düşük bir artış göstermekte ve yıllık ortalama %2,33 olarak gerçekleşmekte olup 15147,31 Megawatta (Mw) yükselmesi beklenmektedir. Diğer taraftan hidroelektrik enerji, Çin’in en büyük yenilenebilir enerji kaynağı durumundadır. 1980 yılında Çin’in yükleme kapasitesi 58,22 milyon Megawatt (Mw) iken yıllık ortalama %9,05’lik artış ile 860,85 milyon Megawatta (Mw) ulaşılmış olup alınacak insiyatifler dahilinde yıllık ortalama %10,33’lük artış ile 2025 yılı itibari ile 3074,9 Megawatt (Mw) olması beklenmektedir.
Yeşil dostu enerji…
Şekil 6. Toplam ve Kişi Başına CO2 Emisyonu
Çin Güneş pili enerjisinden 1958’ler itibari ile 12 m2’lik banyolarda faydalanmaya başlamış olmasına karşın 1997 yılı itibari ile 1 MW’tan 2012 yılı itibari ile 8300 MW’lara yükselen kayda değer bir kullanım söz konusu olmuştur. Çin’de güneş pili enerjisi %89,81 ile en yüksek artış oranına sahip olan enerji türü olup 2025 yılı itibari ile yıllık ortalama %215’lik artış oranı ile yükleme kapasitesinin 24905,6 milyon Megawattlara (Mw) ulaşması beklenmektedir. Dahası aynı zamanda rüzgar enerjisi de aynı periyot için %61,31’lik yıllık ortalama artış oranı ile 38 Megawattan (Mw)75372 Megawatta (Mw) ulaşmış olup bu yönüyle öne çıkmış ve 2025 yılı itibari ile ise 0,24 milyon Megawattlık (Mw) bir potansiyel kapasiteye erişmesi beklenmektedir. Bunun yanı sıra jeotermal enerji üretimi de yıllık ortalama %1,0’lik bir azalma ile ilgili yıllar periyodunda 31 Megawattan (Mw) 23,83 Megawatta (Mw) düşmüş olup kümülatif yüklemeli yıllık ortalama %0,11’lik düşüş ile 23,5 Megawatt (Mw) olması beklenmektedir.
İklim koşulları…
İklim koşulları altında yanmalı fosil yakıtlarından kaynaklı enerji tüketimi etkileri; küresel düzeyde sonuçlarını göstermeye çoktan başlamıştır. Hedef odaklı kapsamlı girişimler, toplam birincil enerji sisteminde (TPES) yeşil enerji kullanımı payı vasıtası ile arttırılmaktadır. Hızlı nüfuslanma ve kentleşmenin olağanüstü düzeyde küresel enerji talebi ve OC2 emisyonları ile ilgili kaygıları arttırmasına karşın, temiz enerji girdilerinin arttırılması yeşil dostu ekonomik kalkınmada bir yol olarak incelenerek şekillendirilmektedir. 2010 yılında arz edilen yenilenebilir enerji, 257 milyar ABD dolarlık yatırımı ile toplam tüketilen enerjinin %16,7’sini oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra küresel ölçekte farklı zaman çizelgeleri ile 67 farklı ülkede daha, sera gazı emisyonlarının azaltılması için yenilenebilir enerji hedefleri oluşturulmaktadır. Sonuç olarak; elektrik, kömür ve ısıtma yerine endüstride, ticarette, ulaştırmada ve konut sektörlerinde yenilenebilir enerji kullanımı önemli ölçüde dikkate alınmakta ve vurgulanmaya değer ölçüde kabul görmeye başlamaktadır.
Çin’in ulusal politikaları 2015 yılı itibari ile toplam birincil enerji sisteminde (TPES) yenilenebilir enerji payını %11,4 ile gerçekleştirmek sureti ile %16’lık CO2 emisyonu yoğunluğunu azaltarak yeşil dostu ekonominin geliştirilmesini hedeflemektedir. Bu tarz çalışmalar 2025 yılı itibari ile ihtiyaç duyulan talep dâhilinde dünya genelinin ve Çin’in birincil enerji tüketimi ve üretimini yansıtmaktadır. Sektörlere göre tüketim dağılımı ve CO2 emisyonlarının enerji kaynaklarına göre gösterimi ile ilgili detaylı analizler, dünya geneli perspektifi bağlamında Çin’in mevcut ve gelecek enerji ve emisyon senaryo varsayımları ile beraber önemli bir incelemeyi ortaya koymaktadır. Bu tarz araştırmalar; CO2 emisyonlarının azaltılması ve yeşil ekonominin gelişimi için enerji verimliliği ve temiz enerji noktasındaki uygulamaların önemini ortaya koymaktadır.
Rüzgar, güneş, jeotermal enerji…
Enerji verimliliği; mevcut arz edilen enerji, hane halkı araç gereçleri ve teçhizatların kaydının tutulmasının verimli ve hassas icrası ile başarılabilir olup temiz enerjinin toplam enerji tüketimi içerisindeki payı da rüzgar, güneş, jeotermal ve hidrolojik (su) kaynaklardan enerji üretiminin arttırılması yolu ile yükseltilebilir. Esas itibari ile toplam enerji sistemleri içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı artmaktadır ancak büyük ölçekli hükümet politik girişimlerinin; enerji krizleri, CO2 emisyonları ve küresel iklim değişikliği ile başa çıkması gerekmektedir. Aynı şekilde bu tarz çalışmalar söz konusu hedeflerin gerçekleştirilmesi ile ilgili olarak, zorunlulukların yanı sıra diğer çeşitli konuların gerekliliğini de gözlemlemektedir. Yerel otoriteler ve uluslararası acenteler; yenilenebilir kaynaklar için insan kitlelerinin inşa kapasiteleri, olumsuz etkilerin belirlenmesinin yanı sıra bütün sosyo-ekonomik ve çevresel bileşenler için faydaların ortaya çıkarılması, kontrol ve denetim, bütçe ve özel rehberlik ve mevzuat oluşturulmasını empoze edebilir. Dahası; yeşil dostu enerji noktasında aynı zamanda eğitim, sübvansiyonlar, finansal yardım ve lojistik destek konuları da önemlidir.
BOTAŞ tarafından işletilmekte olan 3400 km boru hattı mevcuttur. Mevcut boru hatları ağırlıklı olarak ülkemizin Kuzey Doğu Anadolu, Çukurova, Güney Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Orta Doğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Mevcut coğrafi yayılımın, politik, stratejik, coğrafik ve kaynaksal sebepleri vardır. Bu bölgelerimiz; geneli itibariyle petrol zengini komşularımıza yakın olup bu ülkelerle yapılan anlaşmalarla bu hatların kurulumu yapılmıştır. Ayrıca bu bölgelerimizin bazıları mevcut durumda, kısmen petrol çıkartılan bölgelerdir. Batman, Adıyaman ve Kırıkkale; petrol rafinelerinin olduğu illerdir. Ayrıca; Ardahan-Kars-Erzurum-Erzincan-Sivas-Kayseri-Kahramanmaraş-Ceyhan (Adana) hattı, uluslararası Bakü-Tiflis-Ceyhan(BTC) Petrol Boru Hattı’nın ülkemizdeki bağlantısını teşkil etmektedir. Bunun yanı sıra; Şırnak-Mardin-Şanlıurfa-Gaziantep-Kahramanmaraş-Ceyhan (Adana) güzergâhı da; uluslararası Kerkük-Yumurtalık (Ceyhan) Petrol Boru Hattı’nın ülkemizdeki bağlantı hattıdır. Burada; Ceyhan’ın(Adana) hem petrol ve hem de doğalgaz boru hatlarında merkezi ve stratejik bir konumda olduğu görülmektedir.
Boru hatlarıyla hızlı gelişme sağlanabilir
Ülkemizde 2011 yılı itibariyle 16000 km boru hattı bulunmakta olup 44 milyar m3 doğalgaz taşınmaktadır. Bunun %1.75’ini yerli üretim teşkil etmektedir. Aynı şekilde; 2011 verileri itibariyle 32 milyon ton ham petrol boru hatlarıyla taşınırken, bunun %8’ini yerli üretim oluşturmaktadır. Görüldüğü üzere mevcut durumda; ülkemizin petrol ve doğalgaz kaynakları kısıtlıdır. Güneş ve rüzgâr enerjisi başta olmak üzere; alternatif enerji kaynakları bakımından ülkemiz zengin olup bu kaynakların üretimi, kurulumu ve işletimi konuları ise mevcut teknik imkanlar ve piyasa koşullarında henüz uygun maliyetlere sahip değildir. Bununla beraber; bu kaynakların üretimi, kurulumu ve kullanımına dair dünya genelinde gelişen bir trend olduğu ve bu doğrultuda teknik imkanların geliştirildiği bir gerçektir. Bu konu; Türkiye için daha da önem arz etmektedir. Pek çok defa ortaya koyduğumuz şekliyle diğer birçok alanda olduğu gibi bu konuda da akademi-piyasa entegrasyonuna, akademi-özel sektör-kamu ortaklıklarına, AR-GE çalışmalarına ve devlet teşvikine ihtiyaç vardır. Buda; organizasyonel yapılanma, yenilikçi anlayışlar, hizmet perspektifinin güçlendirilmesi, mevzuatta yenilenme ve koordinasyon ile sağlanabilecektir.
Coğrafi ve toplumsal koşullar…
Ülkemizin; komşularıyla iyi ilişkiler geliştirmesi, ticari hacmini alabildiğine arttırması, bölgesel entegrasyonlar, kültürel ortaklaşmalar gibi konular, birçok alanda olduğu gibi kaynakların kullanımı hususunda büyük önem arz etmektedir. Hepimizin bildiği üzere; ülkemiz -her ne kadar yüksek bir verimle kullanamasa da- komşu ülkelerin birçoğuna göre nispeten su zengini bir ülkedir. Ayrıca ifade ettiğimiz üzere; güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi yönünden zengin bir ülkedir. Özellikle güney ve doğu komşularımız ise (özellikle Ortadoğu ve Orta Asya ülkeleri) petrol ve doğalgaz zengini ülkelerdir. Dolayısıyla; enerji ve boru hatları konusuna sadece dünyanın doğu yakasından batı yakasına enerji aktarımı olarak bakmak yerine aynı zamanda komşularımızla entegrasyonumuzun ve kaynaklarımızın karşılıklı ortak kullanımının en üst düzeye çıkartılması çerçevesinde bakmakta da fayda vardır.
Ülkemiz; stratejik konumu itibariyle politik gelişmeler ne olursa olsun petrol ve doğalgaz taşınımında yatırımların artarak devam edeceği bir pozisyondadır. Ancak; hizmet perspektifinin oturtulması, bölgesel entegrasyon politikalarının yeniden güçlendirilmesi, politik hamlelerin yerinde geliştirilmesine paralel ülkemizin enerji aktarma merkezi olma konumunun güçlenmesi adına önümüzde önemli fırsatlar da bulunmaktadır. Irak’ta ki yeni den yapılanma süreci, Suriye’deki politik istikrarsızlığın durulması şartıyla, yerinde bir bölgele politika geliştirilmesiyle bölgedeki yeniden yapılanma süreci fırsata dönüştürülebilecektir. Aynı çerçevede; Akdeniz, Karadeniz ve Ege’de her gün yeni petrol ve doğalgaz kaynakları bulunmakta, bu durum ülkelerin politik yaklaşımlarını sürekli olarak yeniden formatlamaktadır. Ülkemiz; Karadeniz ve Doğu Akdeniz’e en büyük sahil şeridi olan bir ülke olarak bu arama faaliyetlerine en aktif şekilde katılma gayretindedir. Bunun yanı sıra; KKTC’nin varlığı, Doğu Akdeniz boyunca Suriye, Lübnan, Ürdün ve Mısır’a olan komşuluğumuz, bölgede doğalgaz, petrol ve su kaynakları başta olmak üzere birçok enerji kaynağı üzerinde yeniden işbirliği imkânları ve koşulları oluşturmaktadır.
Alternatif güzergah…
Ülkemiz; AB tarafından da ‘enerji ihtiyacının karşılanmasında doğudan gelecek olan kaynakların Avrupa coğrafyasına taşındığı bir ülke’ olarak algılanmakta, bir taraftan alternatif güzergah projeleri gerçekleştirme eğilimleri devam ederken diğer taraftan da Türkiye’nin önemli bir güzergah olarak varlığının kabul edilmesi bağlamında ortaya konan projeksiyonlar vardır. Bu çerçevede; Türkiye’nin 2030 yılı itibariyle boru hatlarıyla 91 milyar m3 doğal gaz taşıması yapacağı öngörülmektedir.
Bu anlamda; genel bir çerçeveyle aşağıdaki başlıklar birer öneri olarak ortaya konulabilir:
• Şehir merkezleri dışında lojistik merkezlerin kurulması
• Özel Sektör-Kamu-Üniversite ortaklaşması
• AR-GE Merkezlerinin kurulması ve etkinliğinin arttırılması
• Türkiye’nin enerji transit ülkesi olma konumunun güçlendirilmesi
• Çevreci yaklaşımların geliştirilmesi
• Boru hatlarının modal dağılımdaki %11’lik payının %20-25’lere çıkartılması ekseninde çalışmalar geliştirilmesi
• Boru Hatları Master Planı’nın hazırlanması
• 2025, 2035, 2050 hedeflerinin belirlenmesi
Bu çerçevede; boru hatları ile taşınan ürünlerin aşağıdaki başlıklarda toplanması mümkündür:
• Petrol Taşıması
• Doğalgaz Taşıması
• Su Taşıması
• Maden (katı) Taşıması
• Yük Taşıması
• Kanalizasyon Taşıması
• Tarım Ürünlerinin Taşıması
Ayrıca ülkemizin içerisinde bulunduğu uluslar arası işletimde ya da planlama aşamasında başka boru hatları da mevcuttur. Hazar Denizi kenarındaki Azeri-Çıralı-Güneşli petrol alanından Akdeniz’e kadar olan Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattı 1,768 km uzunluğundadır. Bu hat Azerbaycan’ın başkenti Bakü, Gürcistan’ın başkenti Tiflis ile Ceyhan’ı birbirine bağladığı için BTC ismini almıştır.
Nabucco Boru Hattı
Bir diğer söz konusu hat ise Türkiye’den Avrupa’ya açılmakta olan Nabucco Boru hattıdır. Türkiye’deki Erzurum ile Avusturya’daki Baumgarten an der March’ı bağlayacak olan ve öneri aşamasında olan Nabucco Boru hattı, Avrupa’nın doğalgaz tedarikçileri ve teslimat rotaları için bir çeşitlilik oluşturacaktır.
Başka bir önerilen proje ise 1,5-2 milyar dolarlık, Azerbaycan’ın Şahdeniz’inden gelen doğalgaz boru hattını Güneydoğu, Orta ve Kuzey Avrupa’ya Yunanistan ve İtalya ile bağlayan ve bir güney koridor boru hattı olan Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğalgaz Boru Hattı’dır (ITGI).
Sonuç olarak; ülkemiz bulunduğu coğrafya, maddi ve kültürel zenginlikleri, insan kaynağı ve buna bağlı birçok değişken bağlamında önemli bir yere sahiptir. Bu konumunun fırsata çevrilmesi politik, sosyal, kültürel, teknik, ekonomik birçok parametrelere ve bunların türevi olan birçok alt parametreye bağlıdır. Bulunduğumuz coğrafya içinde bulunduğumuz zaman dilimi itibariyle, kısa sürede büyük ve köklü -olumlu ve olumsuz anlamda- değişimlere maruz kalabilmektedir.
Hepinize sağlıklı huzurlu mutlu ve başarılı günler dilerim.