Laik ve demokratik hukuk devleti…
Anayasanın, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek olan ilk üç maddesinde yönetim şeklinin cumhuriyet olduğu, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu ve dilinin, bayrağının, başkenti belirtiliyor.
Yenilgiyle sonuçlanan ve ülkenin işgaline yol açan Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından Kurtuluş Savaşı vererek bağımsızlığını ilan eden Türkiye Cumhuriyeti, aynı dönemde kurulan devletler (Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Çekoslovakya ve diğerleri) tarihten silindiği halde, hâlâ dimdik; demokratik lâik ve sosyal devlet olma özelliğini koruyor.
Her zaman koşullara bağlı olarak, kimi zaman uzun kimi zaman zorlu krizler bunalımlar yaşanabilir. Türkiye Cumhuriyeti de yaşıyor. İşte, günümüzde pandemi koşulları var ve onun da etkisiyle ekonomik sıkıntılar yaşanıyor. Türkiye de bütün dünyanın etkilendiği bu olgulardan etkileniyor muhakkak ki. Jeopolitik konumu, iki dünya arasında köprü olması, sürekli gelişmekte olması da etkili diğer noktalar.
Cumhuriyet var olduğu sürece demokratik, lâik ve sosyal devlet olma niteliği sürecek…
Herkesin dilinde olan, ama temelinde nasıl bir nitelik sağladığı pek bilinmeyen bu özellikler, sadece devlet yönetiminin değil sanayi başta olmak üzere ekonominin de, eğitimin de, sağlığın da, toplumsal yapının da temel taşı. Demokratik davrandığınız zaman, medeniyetler beşiği, kültürler kavşağı Anadolu’da yaşayan herkesin eşit hak ve özgürlüklerini baştan bilir ve sürdürülmesini sağlarsınız. Dini inanışta da lâiklik belirleyici olacaktır, kimse kimsenin inanışına, ibadetine karışmayacaktır. Hukukun üstünlüğü, gerek yasalar karşısında herkesin eşit olduğunun gerekse toplumsal yaşam içerisindeki farklılıkların güvencesidir. Herkes bilir ki, kimse kayrılmaz, kimse istisna değildir ve kimsenin iltiması olamaz. Olası hatalarda da eşit ve adil kararları herkes kabul eder. Yerel mahkemeler, üst mahkemeler, Anayasa Mahkemesi, sonrasında da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kişi hak ve özgürlüklerini korur. Bu korumaya şirketler de, kamu kurumları da dahildir.
Geleceğe hem uzun erimli bakmak hem de refah düzeyini arttırmak yukarıda saydığımız özelliklerin korunmasından geçiyor. Ancak bu demek değildir ki, yan gelip yatılabilir. Her işi kendi işimizmiş gibi sımsıkı tutup, benimsemeli, öyle çalışmalıyız.
Cumhuriyetin bizden beklediği budur. ■