Girişinde “Ermeydanı” yazan Kırkpınar, Türk'ün onurunun, şerefinin geleneklerinin, alın terinin emeğinin önde olduğu bir yer. Emek büyük değerdir. Emek de helalinden bir emek olması lazım.
652 yıllık bir geleneği kim, hangi hakla karalayabilir? Kim o hadsizliği, densizliği yapmayı düşünebilir. Maalesef 650, 651 ve 652'nci Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ni kazanarak başpehlivan olan ve altın kemerin ebedi sahibi olmaya hak kazanan Ali Gürbüz'ün doping yaptığı belirlendi. Gürbüz, babası, eski başpehlivanlardan Recep Gürbüz’ün yolundan gidip iyi bir pehlivan oldu ama bu önemli kariyeri ayaklar altına aldı.
Kırkpınar, sadece Edirne’nin değil, sadece Türkiye’nin değil, şanlı bir tarihin simgesidir. El emeği, güç gösterisi, akılla dolu mücadelenin gözler önünde sergilendiği yerdir. Bütün bir yıl sürdürülen çalışmanın semeresinin yüz akıyla alındığı yerdir.
Kırkpınar, sadece güreşleriyle değil, turizme desteği, ekonomiyi hareketlendirmesi, Edirne’yi tanıtması ile de büyük önem taşıyor. Esnaf kazanıyor, turizmci kazanıyor, belediye de daha iyi hizmet götürmek için çaba harcıyor; eşikteki, beşikteki Edirneli de kazanıyor. Ama biri çıkıyor ortaya, bir çuval inciri berbat ediyor, bir anda.
Edirne düzlüktür, verimli topraklarında hayvancılık yapılır, bağlarında tatlı üzümler yetiştirilir. Yarış atı en iyi Edirne’de yetişir. Eskiler, o kadar iyi yetişmiş atların arasından sıyrılıp yarış kazanmanın zorluğunu, büyük çaba gerektirdiğini bildikleri için “beygirin aptalı yarış atı, insanın aptalı pehlivan olur” derdi. aynı şekilde, bütün bir yıl çalışıp yeterince güç toplamamışsanız, rakibinin düşüncesini okuyup ona göre önlem almazsanız civanmert rakipleriniz sırtınızı yere getirir. Eskilerin bu sözü; akıllı, bilinçli, mücadeleci, çabuk karar verebilen, çok çalışmış, iyi antrenman yapmış olmak gerekliliğini işaret ediyordu. Yoksa al dopingi, bedavadan kazan demiyordu. Ben şimdi bu sözü, “pehlivanın aptalı dopingci olur” diye değiştirmek istiyorum.
Bir sözüm de Kırkpınar Ağasına. Biz, Altunhan ailesi olarak daha önce Ağalığı aldık ve layıkıyla geliştirdik, güçlendirdik. Doping olayı çıkınca ortaya, Ağalığı alan Antalyalı Eczacı Süleyman Mecek, ödediği ağalık parasının iadesini istemiş. Sanki ağalık parasını sadece başpehlivana vermiş gibi (Kırkpınar Ağasının bu yıl verdiği 807 bin liuranın sadece 30 bin lirası, bir de altın kemer veriliyor başpehlivana). Ağa, Kırkpınar’a para öder, o kendi tanıtımını sağlarken Belediye yeni pehlivanların ortaya çıkması için harcar kalanı. Burada Edirne Belediye Başkanı, Hamdi Sedefçi yerden göğe kadar haklıdır.
Son sözüm de Ali Gürbüz’e. Onurun, gururun, erdemin yok muydu da dopingle aldığın o kemeri babanın mezarına götürdün. Hiç mi utanmadın, o pehlivanın manevi huzurunda? ■