Deveye sormuşlar: “Neren eğri?” Nerem doğru ki diye cevap vermiş. Aynı soruyu otobüsçüye sorsalar alacakları cevap da aynı olacak. Zaten mümkün değil başka bir cevap vermek.
İstanbul’un bir otogara ihtiyacı vardı, Büyükşehir Belediyesi ile yap işret devret modeliyle Büyük İstanbul Otogarı inşa edildi. Otogar olarak inşa edilen, ama işlevi hiçbir zaman otogar olmayan bu koca gövdeli beton yığını pazarlamacıların elinde iyiden iyiye bozuldu. Eski Topkapı’daki gibi alışveriş merkezi yapılacağı duyuruldu ve insanlar oralara bütün birikimlerini gömdü. Olansa otobüsçüye oldu, yolcuya oldu… Birileri hala bu beton yığınını savunuyor ya, ona yanıyorum.
Ağaç, baltaya, “sana diyecek bir sözüm yok, ama sapın benden ya o çok üzüyor beni” demiş. Şimdi otogarı savunan arkadaşlarımıza üzülüyorum ben de. Ramazan Bayramında test edelim… 2,5 saatte Edirne’den İstanbul’a gelen otobüs, bakalım kaç saatte girebilecek otogara? Aynı şekilde, çıkarken de saat tutun bakalım, kaç saat sürüyor. Bu hem devlete hem otobüsçüye hem araçlara hem de yolcuya eziyet değil midir? Boşa giden zaman, havaya savrulan yakıt size bir şey demiyor mu?
Birileri otogarı savunuyor. Hiç otogar görmemiş olsak, inanacağız. Ankara, Antalya, İzmir, Kayseri, Bursa ve daha birçok otogar ile kıyas bile kabul etmez İstanbul… Hatta Alibeyköy bile on basar. Aksini iddia edenlerle karşılaşmaya hazırım.
Şeyh Edebali, “devleti yaşat ki insan yaşasın” demiş… Ben onu otogara uyarladım: Otogarı yaşat ki otobüsçü yaşasın. Hepimiz işlerin kesat gittiğinden, büyük yatırım yapmamıza rağmen karşılığını almak bir tarafa, zarar ettiğimizden yakınıyoruz. Birileri hala, çıkar peşinde, otogarın çok iyi olduğunu söylüyor.
Serviste sıra bekleyen kaç otobüs var, hiç saydınız mı? Ekmeğinin peşinde yollarda olması gereken otobüs ve kaptanlar, servis sırası beklerken çürüyorlar. Niye? İstanbul Otogarı yetersiz diye… Otogarın girişi ayrı bir dert, çıkışı ayrı bir dert; araç personelinin doğru düzgün duş alıp dinlenebileceği bir yer yok.
Ben de ne diyorsam… Otogarın altında ışık yok, karanlık; tuvalet yok, leş gibi her yer, pislik bir taraftan, koku diğer taraftan… Bir de tutmuşum, duş diyorum, dinlenme yerleri diyorum.
Sonra da yolcu gelmiyor… Tabii gelmez; velinimetimiz yolcuların rahatı ve huzuru için bir şey yok ki… Ne temiz hijyenik tuvalet var ne rahat oturup da otobüsünün hareket saatini bekleyecekleri eli yüzü düzgün dinlenecek bir yer… Aksini iddia edenlerle yüzleşmeye hazırım. ■