RÖPORTAJ: ERKAN YILMAZ
Has Turizm’in bu yıla yönelik yatırımlarını ve beklentilerini firmanın üçüncü kuşak yöneticilerinden Mehmet Selim Kara, Taşıma Dünyası ile paylaştı.
Önüne geçmek mümkün değil
Sektörde 2+1 dönüşümünün başladığına dikkat çeken Mehmet Selim Kara, “Aslında 2+1’in firmaya çok büyük katkısı yok. Koltuk sayısı düşüyor. Daha konforlu bir hizmet süreci sunuyorsun, ama bunu bilet fiyatına yansıtamıyorsun. 2+1 rüzgarı başladı artık. Kimse de bunun önüne geçemeyecek. Yolcu bilet alırken mutlaka 2+1 otobüs mü diye soruyor. Yok denildiğinde, ‘neden yok, niye almadınız, herkeste var, sizde niye yok, size yakışıyor mu’ tepkileriyle karşılaşıyorsunuz. Diğer firmaların bilet fiyatlarına bakıyorum. Bizde sabit 75 TL. ki, bu fiyatlar bile düşük kalıyor ama 50-60 TL’den bilet satanlar var. Maliyetler artarken bu fiyatlara bilet satmak nasıl bir iş anlamak mümkün değil. 2+1’de yaşadığımız durumu aslında koltuk arkası ekran sürecinde yaşadık. Bana birisi gelsin, otobüsçü veya firma sahibi sektöre katkısının ne olduğunu söylesin. Biz büyük maliyetlerle koltuk arkası ekran takarken bilet fiyatına yönelik, ayarlamasını yapabilseydik çok daha doğru bir yapılanma olacaktı. Ekranlı koltuklu aracımızda bilet fiyatı 5 lira daha fazla denseydi bir kazanç olacaktı. Fiyatlar artmadı. İlk çıkaran kazandı, ama şimdi bunun bir kazancı yok. Şu anda bu ekran niye 7 inç, niye 10 inç demeye başladılar. Niye bu marka değil, şu marka? İçerik olarak müşteriden dönüş çok seyrek oluyor. Filmleri niye güncellemediniz diye soranlar var. Bunun yanında koltuk arkası markasını bile soran bir yolcu kitlesi var. Şimdi de 2+1 koltuklu mu diye soruluyor. Ama bence 2+1 yatırımı mantıklı değil. Namınız yürüyor işte. 2+1 otobüsler firmaların olmazsa olmazı oldu. Yarın belki 1+1 çıkacak, yolcu bunu da bize soracak, 1+1 var mı diye” dedi.
Hareketlilik başladı ama…
Sezon başlarken çok küçük de olsa bir hareketlilik başladığını vurgulayan Mehmet Kara, “İç hatlarda biraz da olsa hareket var. Ama Sofya hattında geçen seneye göre yüzde 50 azalma var. Sofya’da öğrenci hareketliliği vardı, en çok bu azaldı. Çünkü artık YÖK, Sofya’daki üniversitelerin birçoğuna denkliği kaldırdı. Artık öğrenciler oraya gitmek istemiyor. 5-6 yıl önce 12-15 bin öğrenci varken şimdi bu 2-3 bine düştü. Burada devlet üniversitesine giremeyen bir öğrenci parayı verip orada tıp okuyordu. Gelen yolcuların bir kısmı da turistik amaçla değil, ticaret için geliyordu. Ama şimdi buradan mal alıyor, çıkartamıyor. Bunun da etkisi var. Daha önce gümrüklerde yaşanan sıkıntıların da bunda etkisi var. X-ray gerçekten çok büyük sıkıntı yarattı. Artık çok nadir otobüsleri seçiyor ve x-ray’e sokuyorlar. Şu anda günlük bir sefer yapıyoruz. Suriye’den gelip Sofya’ya gidenler vardı. Yaşanan iç savaş bunu da bitirdi” dedi.
Yeni yapılanma
Yurtiçinde, Doğu Anadolu dışında her bölgeye sefer düzenlediklerini belirten Kara, “Ulaşıma yönelik yatırımlar yeni yapılandırmaları da getirecek. Altyapı çalışmalarımız var. Sadece Hatay merkezli değil, İstanbul merkezli bir yapılanmaya da gitme düşüncesi var. Şu anda İstanbul’dan Adana ve Antakya seferimiz var” dedi.
Üçüncü nesil yönetici olmak
Üçüncü nesil yönetici olmanın nasıl bir duygu olduğuna yönelik sorumuza Mehmet Kara’nın cevabı, “Üçüncü kuşak olmak hem kolay, hem zor. Ben ilk önce kolaylığını anlatayım. Kolay çünkü işin içinde büyüyorsunuz. Az çok işin ne olup olmadığını görüyorsunuz. İş size kurulu gelmiş. Siz işi sıfırdan büyütmüyorsunuz sonuçta, sadece geliştirmeye çalışıyorsunuz. Zorluğu ise kuşak çatışması. En basitinden ikramlarla ilgili sıkıntı yaşamıştık. Ben değiştirmek istedim, değiştirme yönünde adım attım. Kazancı ne olacak, gider olmayacak mı, fazla gider değil mi gibi tepkiler aldım. Sofya’ya yönelik bir sürü farklı düşünce, farklı yapılanma sunuyorum; ‘nereden çıktı, sen nereden bileceksin, daha dur sen kaç yıldır çalışıyorsun ki’ benzeri itirazlar yükseldi. 4 yıldır bilfiil bu işin içindeyim. Büyüklerimiz hiçbir şekilde ellerini çekmiş değiller. Ama kararın çıkma noktasına kadar size müsaade ediyorlar” oldu.
Yolcu firmanın sahibi gibi davranıyor
4 yılın bu işi öğrenmek adına yeterli olup olmadığına yönelik sorumuzda ise Mehmet Kara’nın değerlendirmesi şu şekilde oldu: “4 yıl yeterli değil tabii. Her geçen gün yeni bir şey öğreniyorsun. Şoförün dilinden anlamak gerekiyor; şoför geliyor, ‘arabada sıkıntı var, lastik berbat, değiştirmek lazım’ diyor ama bakıyorsunuz lastiğin daha ömrü var. Bunun en iyi örneğini dedem yapardı. Rahatsızlanana kadar sürekli araçlarla ilgileniyordu. Hiçbir şeyi direkt elemez, lastikleri kontrol eder ve ona göre değerlendirirdi. Lastik değişimine gelen şoförü, ‘bu lastik daha gider, senin ne işin var burada’ diye gönderirdi. Şoföre kalksa lastik hemen değişecek, parça hemen değişecek. Ufak ufak bunu anlıyoruz. Araba gerçekten gider mi gitmez mi?
Bu işi hem seviyorum hem sevmiyorum. Telefonu kapatamam, şarjınız hiç bitmeyecek. 7/24 telefonunuz açık olacak. Gece çok çok geç saatlerde arabaya müdahale ettiğimiz oluyor. Stressiz bir tatil geçirme imkanınız yok. Bu mesleğin kıymeti bilinmiyor, asıl buna üzülüyorum. Eskiden çok ciddi bir değeri vardı. Eskiden yolcular ona emanet ediliyordu. Şimdi bilet alan yolcu firmayı, otobüsü, şoförü satın almış gibi davranıyor ve hiç değer vermiyor.”
Sorumluluğumuz ağır
“Bu sektörün sorumluluğu ağır, çünkü hizmet sürecinde yaşanacak bir hata çok büyük bedel doğurabiliyor” açıklamasını yapan Mehmet Selim Kara, “Çalışanlarınızı iyi seçmek, iyi eğitmek zorundasınız. Bunlar da yetmiyor, denetim ve kontrol süreçlerini iyi oluşturmanız gerekiyor. Filomuzdaki 200 aracın tamamında içerde ve dışarıda kameralar var. Araçlar sürekli ekibimiz tarafından izleniyor. En küçük hatayı affetmemiz mümkün değil. Şoför seçerken deneyim arıyoruz. Yeni şoför yoktur bizde, 10-20 yılın üzerindedir çalışanlarımızın deneyimi. Araç içi personelimiz de çok sıkı denetlenir” dedi.
Özmal araçlarla çalışmak
Özmal araçlarla çalışmanın avantajı ve dezavantajı olduğuna dikkat çeken Mehmet Selim Kara, “Biz özmal araçlarla çalışıyoruz. ‘Kiralık araçla çalışmak zor’ görüşüne de katılmıyorum. Bir sözleşme yapıyorsunuz, sözleşme dışına çıktığında ona yaptırım uygularsanız bir sıkıntı olmaz. Ama denetim mekanizmasını iyi oturtmanız şart. Şu anda bunu yapabilen firma sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Özmal araçla çalışmanın dezavantajı da var: istediğiniz şekilde açılamıyorsunuz, yeni yatırım yapmak zorundasınız. Bir, iki araba ile olmaz. Açılıyorsak ciddi anlamda açılmamız lazım. Araç yatırımında riski var. Çünkü bütün maliyetleri siz yüklüyorsunuz” dedi. ■
Duayen Mehmet Selim Kara’nın torununa öğrettikleri
Geçen yıl kaybettiğimiz sektörün duayen ismi Mehmet Selim Kara’nın torunlarına öğrettiklerinin neler olduğu sorusuna Mehmet Selim Kara, “Disiplin, eğitim, saygı” diye cevap verdi. “Bu üçü mutlaka olacak. Saygı bireye değil insana. Dedem gündüz şoförlerle oturup yemek yerdi, akşam da Hatay Valisi ile kokteyle katılırdı. Onun için hiçbir şey fark etmezdi. Hiç kimseyi hor görmezdi. Bizim için de öyle. Çalışanlarımız olmasa biz burada ekmek yiyemezdik, firmamız büyüyemezdi. Dedem daima disiplinliydi. Sertlik derecesi yerine göre değişirdi. Bakış açısı genişti. Yeniliklere açıktı. Boşluğunu çok büyük şekilde hissediyoruz. Mercedes yeni bir araç çıkartacağı zaman dedemin fikirlerini alırdı. Dedem mühendislerle uzun uzun araçları tartışırdı. Lastik konusunda bilgisi de inanılmazdı. Michelin’in İstanbul’daki merkezine gitmiştik, hangi lastik nerede çalışır, nerede gider diye sordular ve açıklamalarını satır satır not aldılar, çok şaşırdım. Kamyon lastiğini otobüse takmış, 600 bin km yol yapmıştı. Nasıl olur diye şaşırmışlardı. Her tarafındaydı bu işin.”
Yeni nesil otobüsçülüğü sevmiyor
Mehmet Selim Kara, yeni neslin, sektörde görev almaya istekli olmadığını belirtiyor: “Kimse uğraşmak istemiyor. Yeni girenler çok nadir, onlar da işletmeciliği seviyor, ama otobüsçülüğü sevmiyorlar. Otobüsçülük ile işletmecilik ayrı alanlar... İşletmeci hesap, kitabına bakar; bu iş gidiyor mu, gitmiyor mu onu inceler. Otobüsçü olduğunuzda lastikten de, şoförden de, motordan da anlayacaksınız az çok. Her köşesini bilmeniz lazım. Otobüsçü olarak, müşteri profiline potansiyeline bakmanız gerekir, acenteyi ziyaret edip görüşmelisiniz, sıkıntısı var mı, nedir diye sormalısınız. Sen sormazsan gelip anlatmaz; bir gün tökezlersin. Kaç tane firma sahibi vardır, bütün işletmelerini bilen, bütün acentelerini bilen...” ■