Dünyanın en yaratıcı düşünürü olarak kabul edilen Edward de Bono’nun gurusu olduğu “Altı şapkalı düşünme tekniği”nde (şirket içi eğitimlerde bende derin iz bırakmıştır), bilginin tek başına, bir düşünme süreciyle desteklenmediği zaman herhangi bir değeri olamayacağı, zekâ katsayısı yüksek insanların aynı zamanda iyi birer düşünür oldukları yönündeki iddianın geçerli olmadığına dikkat çekilir.
Altı şapkalı düşünme tekniği, değişik renkli şapkalar ile olaylara farklı perspektiflerden bakmayı, analiz etmeyi, sonrasında ise beyin fırtınası ile kaliteli ve doğru bir sonuca ulaşmayı hedefler. Ben de bu defa bir olay üzerinde değil de üstlenilen misyon gereği şapkaların kullanımı üzerine birkaç söz etmek isterim.
Bugün, her birimizin şartlar gereği birden fazla farklı şapkası olabilir. Her işveren veya yönetici, aynı zamanda bir baba (veya anne) ise duruma göre baba figürü için farklı, yönetici figürü için ayrı şapkalar takması gerekir. Eğer siz, çocuğunuza işinizde sahip olduğunuz pozisyonla yaklaşırsanız, ebeveyn-çocuk ilişkisinden faydalı bir sonuç elde etmeyi beklemek büyük bir hayal olur. Çalışanlarınıza yaklaşma biçimi ile çocuklarınıza aynı şapkayı takarak davranmak hatalı sonuçlar verir. Çalışanlarınıza da ancak baba şefkati ile ama işveren şapkası ile yaklaşmak doğrudur.
Örnekleri, her alanda yaygınlaştırabilir, iş hayatındaki yönetimden tutun ülke yönetimine kadar çok geniş yelpazede dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz.
Bu siyasetçiler için de geçerlidir. Siyasetçi, eğer iktidara gelmiş ve devlet yönetiminde bir görev almışsa, üstlendiği görev gereği, siyasetçi şapkasını bir kenara koyarak liyakatli bir yönetim için devlet adamı şapkasını takmalıdır. Siyasetçinin, devlet adamı şapkasını takıyor olması herkese aynı mesafede yaklaşması, ülke menfaatleri gereği bir misyon üstelenmesi, genel olarak kabul görürken; bir devlet adamının da siyasetçi şapkası ile dolaşıyor olması hiç de makbul bir düşünce olamaz.
Geçenlerde, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının, “rozetsiz siyaset” ifadesini gerçekten takdir ettim. Devlet yönetiminde görev alan tüm siyasetçilerin, oy versin vermesin tüm vatandaşlarına, ayrım yapmaksızın yaklaşması önemlidir ve gereklidir. Tıpkı bir babanın evlatları arasında ayrım yapmaması gibi…
Bunun tam tersi olduğu dönemlerde, kamu görevlisinin -siyasetçi olsun olmasın- siyaset bazlı yaklaşıyor olması, itici, iğrenç ve insanları soğutan bir yöntemdir.
Adil davranmak her yönetici için çok doğru bir davranıştır. Adalet herkese gereklidir ve bir gün herkesin adalete yolu düşecektir. Bunu akılda tutmak iyi olur ki, gün gelir takke düşerse kel görünmesin.
Kırkpınar’daki yağlı güreşlerde, cazgırların söylemi bu alanda emsal olacak niteliktedir.
“Pehlivan, Alta düştüm diye yerinme, üste çıktım diye sevinme… Yenen de pehlivan, Yenilen de pehlivan.
Gün gelir devran döner…
Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli…”
Bu güne kadar ne çok şey görsek de bildiklerimiz bilmediklerimizin yanında inanın ki çok azdır.
Bugün üstte olanın yarın alta düşmeyeceğini kim bilebilir.
Yaşayıp göreceğiz… ■