Hem sektörün durumu, yerel ve genel sorunlar tartışıldı hem de geleceğe yönelik projeler dile getirildi. Ama hepsinden önemlisi ev sahiplerinin gösterdiği misafirperverlikti. Başta Ali Osman Amca olmak üzere kızı Hülya Hanım hepimizle çok ilgilendi. Sefer Ulusoy renk kattı toplantımıza. Sevecenliği ve sempatikliğiyle sanki yıllardır tanıdığımız, bir arada olduğumuz, birlikte çalıştığımız biriydi. Arkadaşımız Musa Çaktır’ın yeğeni Tekin, öyle şarkılar sundu ki katılmamak mümkün değildi.
İstanbul’dan, Ankara’dan, Van’dan, Diyarbakır’dan, İzmir’den, Antalya’dan, Erzurum’dan, Sivas’tan… kısacası Türkiye’nin dört bir yanından gelen otobüsçüler buluştu TOF ve TOFED’in Ali Osman Ulusoy ile birlikte düzenlediği toplantıda. Birlikte yenildi, içildi, sorunlar tartışıldı, gezildi, geleceğe yönelik projeler ve projeksiyonlar dile getirildi. Bayraklar eşliğinde Onuncu Yıl Marşı hep bir ağızdan, coşku, şevk ve heyecanla söylenirken, duygulandık ve hepimizin tüyleri diken diken olmuştu.
Otobüsçüler birlikteliğin, bir arada olmanın kazandırdığının farkında olmuştur her zaman. Sadece böylesi toplantılarda değil her şehirde, her otogarda dayanışmanın ve yardımlaşmanın örneğini sergiliyorlar. Tamam, hepimiz birbirimizin rakibiyiz, ama hayatı paylaşıyoruz. Tavla oynayıp çay içerken her şeyimizi paylaşıyoruz; yolcu geldiğinde, sefere çıktığımızda yine rakibiz.
“Barış süreci” diyorlar ya, gelsinler otobüsçülerin arasındaki barışı görsünler. Tasada, sevinçte, kıvançta ve mutlulukta, sorun yaşandığında bir arada olup, sevgiyi paylaşarak çoğaltan, acıyı da aynı şekilde paylaşarak azaltan otobüsçü, kendi içinde sağladığı ‘barış’la Türkiye’ye örnek oluyor. Sayın Başbakan “akil insanlar” belirledi. Bana göre, otobüsçülerden daha akil insan mı var? Otobüsçülere bıraksalar, ne savaş kalır ortada ne sorun.
Ama bir şey var, hani kadı kızında da olan… Otobüsçü, sadece bir noktada hata yapıyor.
Bu rekabeti bazen aşırı hale getiriyoruz. Öyle bir rekabet yapıyoruz ki, yıkıcı oluyor, haksız oluyor… Bu küçük ama belirleyici sorunu çözsek birçok sorunumuzu çoktan toprağa gömmüş olacaktık. ■