Türkiye, Kurtuluş Savaşı sonrası, ikinci dünya savaşında tarafsız kalarak büyük bir badireyi zor fakat sorunsuz atlattı. Nedense, adına her ne kadar savaş denmiyorsa da sonrasında,1950 yılında Birleşmiş Milletlerin davetine uyarak Kore’ye asker gönderdi. Kore ve 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı ile sıcak bir savaşın içine girmişti. 1980’li yıllardan itibaren başlayan Güneydoğu’da yaşanan olaylar, aynı şekilde Suriye’de yapılan hareketler de her şekilde küçük çapta savaş sayılır.
Savaş, televizyon ekranlarında göründüğünden daha farklıdır. İçinde bu acıyı yaşayanların hissettikleri ile televizyonda seyredilenin aynı olduğu asla düşünülemez. Televizyonda, belki görsel ve işitsel olarak etkilenirsiniz. Fakat tat, koku ve sıcak-soğuk hissetme duyularınızın olmadığı ortamı yaşamadığınız için ne kadar vahim bir durum olduğunu algılamak zordur.
Twitter’da paylaşılan bir görüntü gerçekten mide bulandırıcıydı. Hasar gören Ukrayna ordusuna ait zırhlı araçtan savrulan ve yanmış olarak çıkan askerlerin üstleri aranıyor ve cepleri Rus askerleri tarafından boşaltılıyordu. Savaş her ne kadar vahşi ise de kendine göre kuralları olan bir eylemdir.
İlk günlerde, sağlıklı bir değerlendirmenin çok mümkün olmadığını düşünüyorum. Henüz bu gelişmenin bize ucu dokunmadı ama çok yakında en çok etkilenecek ülkelerin içinde olabileceğimizi varsayıyorum. Siyasi ya da politik olarak etkilenmenin dışında, ekonomik olarak da etkileneceğinizi düşünerek böyle bir makaleyi kaleme almak istedim.
Savaşan bu iki ülke, ihracat ve ithalatta bizim için önemli olan ülkelerin başında gelir. Aynı zamanda, büyük kazanç kapımız olan turizm alanında da Rusya ve Ukrayna önemli bir yer tutuyor. Bu iki ülkeden gelenler, toplam turist sayısının yüzde 25’ini kapsıyor.
Sayısal olarak ifade etmek gerekirse, bu 4 milyondan fazla turist demektir. Yüzde 25’lik bir potansiyelin azalması, ülkemiz için oldukça büyük bir değer kaybı anlamına geliyor. Bu kayıp, Oteller, acenteler kadar taşımacıları da etkileyecek. Maalesef her sene, turizm sezonuna beklentilerimiz çok yüksek başlıyoruz fakat sonrasında yaşanan bazı olayların etkilemesinin önüne bir türlü geçemiyoruz.
Turizm, tüm ülkeler için uluslararası ilişkilerin sağlıklı ve güven ortamının yaratılmasıyla gerçekten büyük bir gelir kaynağı ancak, sizde ya da turist gönderecek ülkelerde yaşanan kaotik ortamlar bu hareketi engelleyen bir etki.
Ukrayna ile son zamanlarda ilişkilerimizde yaşanan gelişmeler sonucu, her iki ülke arasında turist gidiş gelişleri pasaporta bile gerek kalmaksızın kimlikte yapılabiliyordu. Bunun dışında teknolojik olarak bir takım işbirliği yapıldığından da bilgi sahibiyiz.
Tarım ürünleri konusunda, karşılıklı olarak yüksek miktarlarda alışverişimiz var. Biz onlardan buğday ve ayçiçeği alırken; onlar da narenciye ve diğer sebzeleri bizden yüksek miktarlarda talep ediyordu.
Ukrayna için geçerli olan bu durum Rusya için de söz konusudur. Rusya ile son zamanlarda pek çok alanda hem teknik olarak işbirliği yapıyoruz, hem de gıda konusunda karşılıklı olarak ihracat ve ithalat miktarımızı arttırıyoruz. Rusya, Akkuyu nükleer santralinin yapımını üstlendi. Onun dışında, S400 alımı ile çok popüler oldu. Rusya ile olan bu yakınlaşma NATO ile olan çatlağın daha da büyümesine neden olurken, bu ülke ile Suriye’de zaman zaman işbirliği; zaman zaman da karşı karşıya geliyoruz aynı Amerika ile olduğu gibi. Çünkü hiçbir devirde ülkeler arasında dostluk yoktur. Sadece ülkelerin menfaatleri söz konusudur.
Ancak, değinmek istediğim şey; savaşın, özellikle çocuklara ve günahsız insanlara vereceği ruhsal hasarların büyüklüğü. Bazı olaylar, bu dramı yaşayan insanları hayatları boyunca yaşanan travmayı hep hissedecekler. Dünyada artık bu tür sıcak savaş olmayacağını söyleyenler hep oldu. Dünyada ekonomik, finansal ve dijital ortamda sürekli bir savaş hep mevcut. Konvansiyonel savaşın çok vahim görüntüleri, yanmış ve parçalanmış insanların görüntüleri, gerçekten görülmemesi gereken sahneler olarak değerlendirilmelidir.
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” lafını hiçbir zaman için kabul etmedim. Bu savaş, bize dokunacak, hem de fena dokunacak. Çok da uzun olmayan bir vadede dokunacak. Bu sebeple, Türkiye’nin bu anlamda çok iyi değerlendirme ile kontrollü, sakin ve akıllı hareket etmesi gerekiyor.
Bu olayda da görüldüğü gibi, Ukrayna’yı destekliyor görünen gelişmiş ülkelerin, sergiledikleri politika ile aslında kendilerinden başka kimseyi düşünmedikleri anlaşıldı. “Çaresizseniz çare sizsiniz” özdeyişinde ki gibi herkes kendi başının çaresine bakacak. Kimsenin arkasında bir dayı olmadığı ve dayı pozisyonuna soyunanların da “dayı” olmadığı çok net görüldü.
Önümüzdeki birkaç ayda, bizim için, yeni duruma uygun düzenlemeleri ivedilikle yaparak, turizmi yeniden organize etmemiz önem arz ediyor. Öz kaynaklarımızın yeterli olmadığının artık çok net anlaşılan bu günlerde, dışarıdan gelecek her türlü paraya; özellikle de turizm gibi hizmet sektöründe ihtiyacımız var.
Savaşın, sadece maddi kayıplar ile sınırlı kalmasını ümit ediyorum.
Komşudaki yangın evimize sıçramaması dileğiyle… ■