Comvex Fuarında çıkan haberden sonra aktif çalışma hayatına döndüğümü pek çok insan duymuş oldu. Bu aradaki zamanda, Gazetemiz sayesinde sektörden kopmamış oldum. Şimdi patronum olan Yaşar Özkan ile doğaçlama gelişen sohbet sonrasında birbirimizle çalışma isteği oluştu; kaprissiz ve egodan uzak bir konuşma ile ortak paydada buluştuk.
Şirket sahibimin vizyon ve ticari ahlak sahibi olarak uzun zamandır rastlamadığım nitelikte bir insan olması karar verme sürecini çok hızlandırdı. Başta ben ve tüm çalışanlarımızın bu vizyona uygun hareket ederek hedeflediğimiz düzen ve seviyenin gerçekleşmesi adına özveriyle çalışacağına inancım tam olarak bu görevi kabul ettim.
Bu vesile ile bazı şeyleri bir kez daha yüksek sesle düşünmenin ve bu düşüncelerimi de sizlerle paylaşmanın zamanının geldiğini düşünüyorum.
Para kazanmak şirketin amacı değil, varlığını sürdürmesi için bir koşuldur. Para kazanmayan bir şirket varlığını sürdüremez. Bugün iş dünyasında yaşanan ahlaki sıkıntıların ve sürdürülemez işlerin arkasındaki yanlış anlayış, iş yapmayı sadece para kazanmaya indirgemiş olan anlayıştır. Bir işin tek amacı para kazanmak olunca o işte yanlışların çok olması kaçınılmazdır.
Kâr, şirketin doğru bir alanda faaliyet gösterdiğinin, doğru insanlarla işbirliği yaptığının, verimli çalıştığının, doğru fiyatla sattığının, müşterisini memnun ettiğinin kanıtıdır. Bunların bir tanesi bile doğru olmasa şirketin uzun vadede hayatta kalması mümkün olmaz. Kâr iyi ve doğru yapılan bir işin ödülüdür. Kâr eden şirketler, işlerine devam etme hakkı kazanırlar. Zarar edenler, yanlış yaptıkları için elenirler.
İnsanların satın aldıkları her ürün ve hizmet, onlara bir fayda ve değer sağlamalıdır. Şirketler bunu sağlayarak insanlara yarar, topluma katkı sağlarlar. Her şirketin kendi varoluş nedenini tarif etmesi ve bu amaç doğrultusunda çalıştığının bilincine varması gerekir.
Bir şirketin -tıpkı bir insanda olduğu gibi- varlık nedenini keşfetmesi hayati öneme sahiptir. Markaların “neden var olduklarını” tarif etmeden doğru kararlar alamayacaklarını, doğru yolu bulamayacaklarını, istedikleri sonucu alamayacaklarını düşüncesindeyim.
Şirketler gösterdikleri gayretin ve yaptıkları yatırımların neye hizmet ettiğini keşfettikleri andan itibaren bir ruha kavuşur ve başta çalışanlar olmak üzere etraflarındaki herkese ilham ve heyecan vermeye başlar. Varlık nedenini özümsemiş şirketlerin aldığı her karar, attığı her adım bir bütünlük içinde olur. Her faaliyetleri tutarlılık kazanır.
Bir şirketin amacı doğrultusunda uzun süre çalışması, karşısına çıkan engelleri aşması, zaman içinde o şirkete ustalık ve yetkinlik kazandırır. Şirketler de tıpkı insanlar gibi, ancak amaçlarını buldukları zaman yorulmadan çalışabilir; güçlüklerle baş edebilir ve başarıyı yakalayabilirler.
Şirketin kalıcı başarı elde etmesinin ardındaki en önemli itici güç şirketin kendine biçtiği "görev" ve “amaç”tır. Amaçlarını doğru tarif edip bütün değer ortaklarını bu amaç etrafında birleştirmeye ikna eden şirketler, yılmaz ve yenilmez olurlar. Şirketlerin kaderlerini belirleyen, onların amaçlarıdır.
Amacını bulmuş şirketler, neyi, neden yaptıklarını bilirler, aldıkları kararlarda, attıkları adımlarda amaçlarını gerçekleştirmeye odaklanırlar. Bir duruşları, bakış açıları, hayata karşı bir tavırları vardır; her rüzgârla başka bir yöne savrulmazlar. Esnek ama tutarlıdırlar.
Kendilerine özgü bir karakter bütünlükleri vardır. Bu sebeple bıraktıkları iz, yarattıkları fark hemen ayırt edilir. Rekabet avantajlarını da zaten bu kendilerine özgü karakter ve kişilikle sağlarlar. Misyonları, yaptıkları işin kılavuzudur. Kâr, misyonlarına giden yolda daha fazla yatırım yapmalarına imkân veren ve aynı zamanda olası hataları telafi edecek fonları yaratan bir ödüldür. Elde ettikleri kâr işlerini doğru yaptıklarının bir kanıtıdır.
Müşterileri, sadece alışverişin bir tarafı değil, dava ortakları ve şirketin üstlendiği amacın savunucularıdırlar. Ürünlerini, hizmetlerini ve şirketlerini tanıtırken herkesin yaptığı gibi reklam yapmak yerine, varoluş amaçları doğrultusunda kendi etraflarında topluluklar oluşturmak üzere iletişim kurarlar.
Paydaşlarının inançlarında, algılarında, değerlerinde ve davranışlarında köklü değişimler yaratma konusunda itici bir rol oynarlar. Bu şirketler oyunun kuralını değiştiren yaratıcı, kendi inanç ve değerlerini yayarak içinde bulundukları sektörü ve toplumu da dönüştürmek isterler.
İnsanlar için de şirketler için de varoluş amacını keşfetmek, başarılı olmanın ön koşulu ve itici gücüdür. Hayatı anlamlı kılan, onu nasıl yaşadığımızdır. Bu da amaçlarımızla doğru orantılıdır.
Bu sağlandığında çalışma ortamları, insanların gönüllü olarak katılmak isteyecekleri, parçası olmak isteyecekleri bir “anlam platformu”na dönüşür.
Çalışanlar “dava arkadaşları”, müşteriler de “davanın savunucuları” olurlar. ■