Ali Osman Ulusoy’un kızı ve kardeşiyle birlikte hepimizi bir araya getirdiği 3 gece 4 günün hatırına hiç değilse konuşmalarda dile getirilenleri hayata geçirelim. Hep söylediğim gibi akıllı insan dünyaya uyar, akılsız ise dünyayı kendine uydurmaya çalışır. Çalışır da ne olur, sadece çuvallar.
Sezon geliyor, sektörün durumu ortada. Sorunlar belli, çözüm yolları apaçık. Yapılması gereken birlikte mücadele etmek, birbirimize çelme takmamak. Yakıcı, yıkıcı, haksız rekabete son verirsek sorunların büyük bir kısmını çözümlemiş olacağımız gibi değerlerinin çözümü için de adım atmış oluruz.
İkizdere’deki konuşmalarda da gördük ki devlet bize istediklerimizi vermeyecek. Biz kendi göbek bağımızı kendimiz kesmeliyiz. İmkanlarımız var; yeter ki başlayalım. Mesela ortak servis uygulaması; masraflarımızı azaltır. Hem de büyük bir kısmından tasarruf etmiş oluruz. Sonra, Şeyh Edebali, damadı Osman Gazi’ye, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” diye öğüt veriyor. Bu önemli öğüdü günümüze uyarlarsak, sektörümüze uyarlarsak: bireysel otobüsçü yaşamalı ki sektör yaşasın. Bireysel otobüsçünün bitmesi sektörün de sonu demektir.
Kızılderili Winnebago Bilgesinin, “Son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde, son balık avlandığında, paranın yenmeyeceğini anlayacaksınız” dediği gibi son bireyselci de gittiğinde sektörün kalmadığını göreceksiniz. Yine, Afrika yerlileri, “Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir, çünkü kimin kimi yiyeceğine suyun akışı (zaman) karar verir” diyor. Bugün tali ve boş seferleri verdiğimiz bireysel otobüsçüler aslında sektörün asıl taşıyıcılarıdır.
Sonra, hep birlikte “Alçaklara kar yağıyor, üşümedin mi / Sen bu işin sonunu düşünmedin mi” türküsünü söyler dururuz, ağlaşıp dizlerimizi döverken. ■