Eskiden insanlar sokağa çıkar bir arada olunca, laf lafı açar, konu konuya eklenir ve iletişim başlardı. Şimdi kimse sokağa filan çıkmıyor. Varsa yoksa ellerindeki akıllı telefonlar ve tablet adı verilen taşınabilir bilgisayarlar… Sadece sokak veya mahalleyle sınırlı değil ilişkiler artık dünyanın öteki ucundaki insandan anında haber alıyor, haber verebiliyor, gelişmeleri izleyebiliyorsunuz. Onlarla tartışabiliyor, iş ilişkisi içerisinde yeni kararlar alabiliyorsunuz.
Cep telefonu ilk çıktığında bir arkadaşım, ilk defa tatile gidebileceğini söylemişti, çünkü işinin başında durabilecek biri yokmuş, olsa da aksamalar oluyormuş. Cep telefonuyla her yerden her zaman ulaşılabilir olduğu için de onları yönlendirebilmeye başlamış. Yani tatile işini birlikte götürmüş… Şimdi internet var ve işini değil firmasını, filolarını, fabrikalarını bile yanında taşıyabiliyor insanlar. Teknoloji o kadar gelişti. 20-30 yıl önce aklınıza fabrikanızı cebinizde taşıyacağınız gelir miydi?
Gerçi, gazetemizin editörü Korkut Akın, “fabrikanızı çantanızda taşıyın” çağrısını 20 yıldan önce yapmıştı… O zamanın teknolojisiyle cebe sığmıyordu, ağır değilse de iriydi. CD’den söz ediyorum. Ardından ondan çok daha büyük kapasiteli flaş diskler çıktı, şimdi “bulut” teknolojisiyle işinizdeki bilgisayarınızı, muhasebenizdeki bilgilerinizi, bankoda satılan biletleri de görebiliyor, denetleyebiliyorsunuz.
Peki, böyle olunca yalnızlık sadece yalnızlık mıdır? Galiba yalnız değiliz ama insansızız. Sunay Akın, bir şiirinde “Kapımı çalarsan bir gün; / eşikteki ayakkabılara aldanıp, / evimin içini kalabalık sanma! / Atmaya kıyamayan annem, / Bütün ayakkabılarımı dizmiş yalnızlığıma…” diyor.
Soruyorum şimdi, gerçekten yalnız mıyız, bunca kalabalığın içinde? Kavramları yeniden ele almak gerekecek. Ben Öğretmen Okulu’ndayken sosyalleşmek için sokağın önemini vurgulardı hocalarımız. Özellikle sokakta oyunun çocukların gelişimi için gerekliliğini hep tekrar ederlerdi. Galiba şimdi de aynı şeyi söylüyorlar, ama hiçbir çocuk bilgisayarından, tabletinden başını kaldırmıyor.
Hatırlayın savaşlar bile uzaktan kumandalı yapılıyor artık. Körfez Savaşını canlı yayınla televizyondan takip etmedik mi? Ancak yine de altın çizerek söylemeliyim ki seyahat etmenin yerini alabilecek bir şey yok, olmayacak da. İşinizi bilgisayarla yapabilirsiniz, gazeteyi bilgisayar aracılığıyla okuyabilirsiniz; ama gezme, görme, tanıma ihtiyacınızı oturduğunuz yerden tatmin edemezsiniz. İşte tam da bu nedenle insanlar eskisinden de çok seyahat edecek. İşte tam da bu nedenle karayolu yolcu taşımacılığı sektörü bitmeyecek. Ancak nasıl bilgisayar kullanıyorsanız, aklınızı da kullanmalısınız. ■