1880'li yıllar, ağırlıklı olarak kol emeğinin kullanıldığı ve çalışma şartlarının çok kötü olduğu yıllardı. Küçük çocukların karın tokluğuna çalıştırılması ve 14-15 saate kadar varan iş günleri söz konusuydu.
Şirketler eşi görülmemiş bir hızla büyürken, işçiler, işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev gibi en temel haklarını dahi tanımayan bir siyasi ve hukuki sistem ile karşı karşıyaydılar. 1881 yılında yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu "8 saatlik iş günü" mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükseltti. ABD'nin Şikago kentinde 40 bin tekstil işçisinin gerçekleştirdiği eylem kanla bastırıldı. Bir fabrikada 8 saatlik işgünü için greve çıkan 1400 işçi işten atıldı. Aynı tarihlerde greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi.
İşçi önderlerinin cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. ABD'de yaşanan bu olaylar uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal 1889'da Paris'te düzenlediği kongrede, 1890'dan başlamak üzere 1 Mayıs'ı, "Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak kabul etti. O zamandan bu zamana her 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramı olarak alanlarda, alanlara çıkılamadığı zamanlarda da gönüllerde kutlanıyor.
Emekçiler ne ister?
İster beden gücüyle isterse fikir işçisi olsun her çalışan tabii ki öncelikle emeğinin karşılığını tam almak, aldığı karşılığında kendisini ve ailesini temel ihtiyaçlardan mahrum bırakmayacak düzeyde olmasını ister. Daha iyi çalışma koşulları, daha güvenli çalışma imkânı çalışanın da performansını etkiler ve daha kaliteli iş çıkarır. Bu talep, muhakkak ki, sadece çalışan-işveren arasında kalamaz; siyasi, sosyal ve teknik farklılıklar nedeniyle sorunun kendisi toplumsaldır, herkesi ilgilendirir. İşte, 1 Mayıs’ın önemi buradan geliyor.
Erkek egemen sektör…
Karayoluyla yolcu taşımacılığı sektörü, ülkemizin ana ulaşım sistemini sürdürüyor. Her ne kadar siyasal iktidarlar tarafından sırtı sıvazlansa da hakları verilmeyen otobüsçüler, bir kamu hizmeti olarak gördükleri yolcu taşımacılığını hem hava hem yol hem de toplumsal koşullara rağmen canla başla sürdürüyor.
Koşullarının zorluğu nedeniyle erkek egemen gibi görülse de insanla yüz yüze ilişkisi nedeniyle otobüsçülük, artık kadınların da yer aldığı bir sektör. Bununla birlikte çok daha güçlü ve çok daha güvenli.
Salgın koşullarında çalışma…
Bir yılı aşkın süredir, sadece ülkemizin değil tüm dünyanın maruz kaldığı Covid-19 pandemisi nedeniyle otobüsçü de, çalışanlar da, yolcular da sıkıntı yaşıyor. Otobüsçünün “altından yel geçer” dediği milyonlara varan bir tutar karşılığı alınan araçların, borcunun ödenmesi için tam kapasiteyle çalışması gerekir. Ancak tatlıcı ve kuruyemişçilere tanınan haklar otobüsçüye tanınmıyor ve bu, en temel insan haklarından biri olan seyahat özgürlüğünü de kısıtlıyor. Devlet, havayoluna imtiyaz sağlayıp fırsat sunarken otobüsçüye, deyim yerindeyse, “üvey evlat” muamelesi yapıyor. Bu da ülkemizde ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlara yol açıyor.
Talebimiz: Haklarda eşitlik!
Taleplerimizin karşılığını, doğal olarak 1 Mayıs’ı simgeleyen “birlik mücadele dayanışma” ekseninde bulabilir ancak. Bu, sektörün tüm çalışanlarının örgütlü olmasından geçiyor. Derneğinden federasyonuna kadar gerçekten bütün yapıların sektör örgütü olması gerekir. Hak alabilmek için elini taşın altına sokacak sektör emekçilerinin birlikte mücadelesi başarıya ulaşabilir ancak. Kaptanların, banko görevlilerinin, diğer çalışanların kendi haklarını savunabilmesi ancak örgütlenmeleriyle ve var olan dernek ve federasyonlarla dayanışmasıyla mümkün olabilir.
Sefere çıkan bir otobüste, kaptanından hostuna, araç sahibinden yolcusuna herkesin hakkı vardır ve bu hak birlikte mücadele verilerek elde edilebilir. Siyasi iktidarların dayattığı engellere karşı mücadele ancak bu birliktelikle ve dayanışmayla başarıya ulaşır. Tam da bu nedenle bu 1 Mayıs, hepimiz için bir dönüm noktasıdır. Ülkemizi taşıyan karayoluyla yolcu taşımacılığı sektörü; otobüs üreticisi, bireysel/kurumsal otobüsçüsü, kaptanları, yan sanayi ve tedarikçileri, yolcularıyla bir bütün olmalı, haksızlıklara ve yoksunluklara karşı birlikte mücadele vermelidir.
Yaşasın 1 Mayıs! ■