"19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başı dönemleri dünyamız ve özellikle de ülkemiz için oldukça sıkıntılıydı. Özellikle 20. yüzyılın ilk çeyreği, Türkler için zorlu bir süreç yaşanmasına neden oldu. Birinci Dünya Savaşı'nın kaybedilmesinin ardından parçalanan yurdumuzun bu çıkmazdan kurtulması, 1919 yılında başlayan mücadelenin ardından, 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşu ve 1923'te Cumhuriyet'in ilanı ile daha anlamlı ve hedefleri olan bir sürece dönüştü.
Cumhuriyetimizin 100. yılını, yönetimsel olarak layıkıyla kutlamamış olsak bile, halkın gözünde şaşaalı değil ama içten bir coşkuyla kutlandığına inanıyorum. 1923'teki sıkıntılardan farklı olarak dünya ve ülkemiz oldukça sıkıntılı bir sürecin içine girdi. Özellikle, 2000-2023 arası dünyada ilan edilen pandemi nedeniyle hayat durdu, ekonomik olarak ayrışma başladı para el değiştirdi ve çalışanlar, küçük esnaf ve emekliler gibi kesimler daha çok zorlandılar.
Her yılın geçmiş yıldan daha iyi olacağı inancını taşımamız gerekiyor. Ancak maalesef zaman, sıradan insanlar için artık iyi şeyler getirmiyor. 2024 yılından beklentimiz sadece, dünyada ve ülkemizde öncelikle insanca yaşamı sağlayabilmek olarak gözüküyor.
Dünyada, savaş ve zulümler devam ediyor. Egemen güçlerin ülkemiz üzerindeki beklentileri bitmediği sürece, Türk halkı bu coğrafyada en çok zorlanan halklardan biri olmaya devam edecektir. Orta Doğu, daima kaynayan bir kazan gibi devam ediyor. 2023'te başlayan İsrail'in Gazze işgali, bölgedeki durumu daha da karmaşık hale getirdi.
Ülkemizde eğitim, sağlık ve adalet, artık kolay ulaşılan hizmetler değil. Maddi gücü olanlar bu hizmetlere daha rahat ulaşabilirken, diğerleri ciddi manada zorlanıyor. Gelişmiş ülkelerdeki sosyoloji piramidinden az gelişmiş ülkelerdeki piramidine hızlıca geçiş yaptık. Limon görünümü, kemirilmiş elma görünümüne dönüştü. Orta kesim denilen, toplumun dinamosu sayılacak nispeten eğitim seviyesi gelir seviyesi yüksek, profesyonel çalışan insanlar, kısa süre içinde fiyat artışlarıyla, gelirleri arasındaki orantısızlık nedeniyle aşağıya indirgendi. Toplum geniş bir zengin tabaka ile yaygın bir fakir tabakadan oluşmaya başladı.
Bu nedenle, her sektörde olduğu gibi devletin de eğitim ve sağlık politikalarındaki aksamalar sebebiyle, nitelikli hizmet almak için özel sektöre yönelmek zorunda kalan insanlar, gelirleri ile ödemeleri arasındaki fark olumsuz olarak açıldığından giderek zorlanıyorlar.
Keza, adalet, ülkemizin kanayan bir yarası olmaya devam ediyor. Önceki yıllarda yapılan reformlara rağmen, bugün adaletin geldiği durum vahim. Adaletin en üst organları arasındaki çekişmeler ve politik müdahaleler, işleyişi olumsuz etkiliyor.
Yani Atatürk’ün gençliğe hitabında belirttiği şartlar maalesef bugün tezahür etmiş durumdadır.
Yapılacak şey ise çok bellidir ve orada tarif edilmektedir.
“Bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.”
100 yıl önceki gibi bir çıkış noktası bulmak, yine Türk halkına ve gençliğine düşüyor.
Gelecek yılın sağlık, huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle, adaletin hüküm sürdüğü bir yıl olmasını diliyorum." ■