“Yedi kocalı Hürmüz”ü bilirsiniz, filmi, dizisi yapıldı hem de defalarca. Tiyatrolarda da oynadı, şarkılarıysa… biliyorum şimdi mırıldanıyorsunuz. Çok güzeldir sahiden.
“Bir de yetmez, üç tane… üç de yetmez…”
Yok, Sayın Başbakan’ın dediği gibi üç çocuk değil benim sorunum. Evliyim ve mutluyum, dolayısıyla eş de değil buradaki. Ya ne? Ne olsun, iş… iş! Pahalılık almış başını gitmiş. Ekmekten suya, elektrikten ayakkabıya her şeye zam gelmiş. Kazancımız giderlerimizi karşılamıyor. Bir şeyler yapmalı da hayatı sürdürebilelim ağız tadıyla.
TÜİK açıkladı
Türkiye’de yapılan istatistiki çalışmalar da gösteriyor ki işsizlik hep yüzde 10’larda. Gizli işsiz dediklerimizi de eklersek -tabii, anketlerin yanılma payını da unutmamalıyız- yüzde 20 seviyesini buluruz. Yani bu demektir ki çalışma yaşındaki her 5 kişiden biri işsiz. Aklınıza gelen, küçük yaşta çalışan çocukları katmamı da istemeyin artık.
Gelin şimdi bu verilerin içine girelim. Var mısınız? Kendinize güveniyor musunuz? Sıkı durun. Sonradan, mazeret uydurup da kaçmak yok ama. Anlaştık.
Hangisi karın doyurmuyor?
Sizinkiyle bizimki. Gerçekten. Bana inanmıyorsanız TÜİK’e inanın. Türkiye İstatistik Kurumu, yüksekokul, fakülte mezunları arasında, “Gazetecilik ve enformasyon, sanat, ulaştırma hizmetleri ve çevre koruma ile imalat ve işletme alanlarını işsizlik oranının ortalamanın üstünde olduğu alanlar” olarak açıkladı. Yani neymiş, gazetecilikle ulaştırma hizmetlerindeki gelir adaletsizliği diğer alanlardakini çoktan aşmış.
Ulaştırma hizmetlerinde -ben TÜİK verilerinin yalancısıyım- 22 bin kişi varmış ve bunların 4 bini işsizmiş. Bu da yüzde 17’ye tekabül ediyor.
Bir şey yapmalı!
Ulaştırma alanının her geçen gün daha bir yaşamsal olduğu, geliştiği ve hizmet alanının genişlediği biliniyor. Birbiri ardına okullar da açılıyor. Çift yönlü yollar artıyor, havayolu hemen her yere ulaşıyor, hızlı tren projelerini gazetemizden de okudunuz. Bunca hareketliliğe rağmen bu sektörde yüksekokul/fakülte mezunu işsizliği yaşanıyorsa; işletme sahipleri, patronlar biraz -hatta birazdan da fazla- düşünmeliler.
Bilet fiyatlarında rekabet yerine karayolunun yerini almaya çalışan diğer taşımacılık alanlarına karşı mevzi kaybetmemek için hizmet kalitesini yükseltmeliler.
Çevreci olmayı unutmamalı…
Tam bu noktada, TÜİK verilerinde de yer alıyor zaten. Havayoluna göre çok daha çevreci bir taşıma olan karayoluyla yolcu taşımacılığının (yanlış anlaşılmasın, binek otomobillerle değil, toplu taşıma araçlarıyla) bu özelliğini desteklemek için “çevreci” niteliği de göz ardı etmemek gerekir.