05.05.2014, 14:32

AB-ABD Ulaştırma Politikaları ve Türkiye - 7

2023 nüfus projeksiyonları dahilinde; 24 ilimizin nüfusu 1.000.000 ve üzeri rakamlara ulaşırken, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Konya, Antalya, İzmit, Gaziantep ve Şanlıurfa illerimiz olmak üzere toplam on ilin nüfusu da resmi rakamlara göre 2.000.000 ve üzerine ulaşacaktır. Yeni illerimizden; Osmaniye, Düzce ve Yalova’da istikrarlı ve yüksek ivmeli büyüme göze çarpmaktadır. Burada; bu kentlerin doğru yatırımlarla merkezi bölgelere yakınlığı ve ulaşım ağları üzerinde olmaları gibi etkilerin önemli rol oynadığın görmekteyiz. Muş, Bitlis, Ağrı, Bayburt ve Ardahan’da önemli ölçüde nüfus küçülmeleri gözlenirken, Bingöl ve Tunceli’de düzenli bir nüfus artışı göze çarpmaktadır. Bu bağlamda; Tunceli’nin yeni şehirleşen bir bölge ve Bingöl’ün de son yüzyılda önemli depremler yaşamış ve bunun sonuncusunu da birkaç yıl önce yaşamış bir ilimiz olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. İç Batı Anadolu-Batı Karadeniz-Güney Marmara ekseninde ‘Kastamonu-Karabük-Bolu-Zonduldak-Düzce-Bilecik-Afyon-Kütahya-Uşak-Isparta’ hattının gelişim sürecinin dikkatle tekrar ele alınmasında fayda vardır.

Şehir olgusu

Ülkemiz genelinde; yoğun nüfuslanmalara sahip olup rakamsal olarak ‘il statüsü’ büyüklüğüne haiz birçok kent mevcuttur. Bergama, Aliağa, İnegöl, Akşehir, Akhisar, Alanya, Fethiye, Ereğli, Çorlu, Gebze, Cizre, Doğubeyazıt, Tatvan, Ahlat, Erciş, Suşehri, Yusufeli, Şebinkarahisar, Yüksekova, Şemdinli, Ceyhan, Birecik, Nusaybin, Tarsus, Silifke, Emirdağ, Simav bunlara başlıca örneklerdir. Farklı tecrübelerimiz ve bilim bizlere göstermektedir ki ‘hizmet’ in en iyi ulaşım şekli mutlak anlamda ‘il statüsü’ olmayabilir. Öyle ki; Gebze ve Çorlu, il olmaksızın mevcut yapıları dahilinde İstanbul ile çok iç içe bir ilişkiye sahipken aynı zamanda da farklı il statüleri altındaki yerel idareleri teşkil etmektedir. Yeni ulaşım imkanları paralelinde bu ilişki; daha da çeşitlenip netleşmektedir. Söz gelimi; Ankara-Eskişehir yüksek hızlı demiryolu işletime girdiğinden bugüne Eskişehir’in gelişim trendinin incelenmesi de başlı başına önemli bir husustur. Zira YHD deneyiminin elde edildiği İspanya gibi örneklerde merkez şehir-çevre şehir ilişkisinin doğrultusu ne yönde gelişmiştir? Ülkemizde bu süreç nasıl tecrübe edilebilir? Bunlar önemli ve üzerinde bilimsel tahlillerin ortaya konmasını gerektiren ve tarafımızca ele alınan konulardır. Bu bağlamda; yerel ve merkezi hizmetin en iyi şekilde satha ulaşabileceği optimum çözümlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Buna da; ‘şehir’ olgumuzu sağlam bir bakış açısıyla netleştirerek ulaşabileceğiz.

Birbirini üreten süreç…

Ülkemizin sosyal, ekonomik ve coğrafi yapısına uygun olarak 21. yüzyılda dünyada hak ettiği saygın ve itibarlı yerini alabilmesini sağlamak üzere trafik kazalarının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve uygulanması gereklidir. Avrupa Birliği’ne girmeye çalışan bir Türkiye, aynı zamanda Avrupa Birliği ülkeleri ile rekabet edebilecek bir ekonomik yapıya ve bu bağlamda da karayolu, demiryolu, denizyolu ve havayollarından oluşan güvenli olduğu kadar dengeli, sürdürülebilir ve gelişmiş bir ulaştırma sistemine sahip olmak zorundadır. 
Van, Batman, Tokat, Afyon, Osmaniye, Şanlıurfa, Aydın, Denizli, Tekirdağ, Niğde, Muğla, Balıkesir ve Eskişehir; yöresel gelişim alanları olarak ortaya çıkmaktadır. Geneli itibariyle; batıdaki, iç batıdaki ve güneydeki büyükşehirlerin; 2023’e kadarki projeksiyonda, çekim alanı ve göç yönü olma özelliklerini devam ettireceği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde; Dünya’da, bölgemizde genel trend büyük nüfus hareketleri yönündedir. Bu hareketler de ‘Ulaştırma-Şehir Planlama’ ekseninde sürekli birbirini üreten bir süreci ifade eder.

Ümit ve beklenti…

Bu bağlamda; ulaştırma sektörü ve şehirleşmenin, Erzurum, yöremiz, ülkemiz ve bölgemiz için hayati bir konu olduğunu yineleyerek, Kış Olimpiyatları’nı gerçekleştirmiş olan, bölgenin sağlık merkezi konumundaki, tarihi-kültürel derinliği ile bölgenin merkezi konumunda olan, önemli bir turizm potansiyeline sahip Erzurum’umuzun yapılacak akıllı ve insan odaklı yatırımlarla, 2023 hedefleri ve 2035 vizyonu çerçevesinde müstesna yerini güçlendirerek kazanacağına dair ümidimi ve beklentimi yineliyorum. Bütün bu konu ve sorunların çözümleme ve uygulanmasında unutulmaması gereken önemli bir nokta, devlet politikalarının yanlış seçim ve uygulamalara dayanması durumunda ulaştırma maliyetlerinin yükselmesiyle sonuçlanacağıdır.

Sonuç olarak… 

AB’yle bütünleşme sürecindeki ülkemiz, gerekli büyüme koşullarını sağlayabilmek ve bölgesel farklılıkları ortadan kaldırabilmek için önemli altyapı yatırımlarını sağlamak zorundadır. Türkiye’nin coğrafi konumuna uygun bir biçimde ülke genelinde ulaştırma modlarını esgüdümlü olarak kullanabilecegi bir altyapıyı geliştirmesi ve bu yapıyı özellikle endüstriyel bölgelerin bütünleşmesinin sağlanması yönünde kullanması gerekmektedir. Günümüzde yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler ışığında, ülkemizin enerji kaynaklarının dünya pazarına ulaştırılması açısından tam bir kavşak noktası olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda ülkemizin ulaştırma ve lojistik ağlarını geliştirmesi, AB’ye üyelik açısından büyük önem taşımasının yanında Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmişliği yönünden de son derece gereklidir.

Hepinize sağlıklı, huzurlu, mutlu ve başarılı bir hafta dilerim. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159
banner153