06.10.2021, 10:29

Ah, Asuman!

Gece, yarıyı çoktan geçmiş, şehirlerarası otobüs, mesleki deyişle “çakılı” neredeyse. Yolu daha uzun olsa gerek ki, yolcuların çoğu uyuyor. Hem zaten değil mi ki, usta kaptan freni bile hissettirmez yolcusuna. 

Kaptanın ne kadar usta olduğunu bilmiyoruz daha… Gözünü açan bir yolcu, bakıyor ki bütün araçlar solluyor kendilerini. Bir durum var, ama ne! Tıngır mıngır gidiyor koca otobüs. Merakına yenilip koridoru geçiyor, öne yaklaşınca bir kamyonun arkasına takıldıklarını görüyor ve Kaptanın kulağına, “Hayırdır, gelen geçen bizi solluyor, biz niye kamyonun peşindeyiz” diye soruyor. Kaptan sakin, şöyle bir süzüyor yolcusunu; muavin koltuğuna oturmasını işaret ediyor. Yolcu da davete icabet ediyor ister istemez. Muavin bir de kahve ikram edince sohbeti koyultmaktan başka çare kalmıyor.

Kaptan, gerçekten sakin, neredeyse parmağının ucuyla bile bastırmıyor gaz pedalına. Öndeki kamyona da o kadar yakın ki, hani elinizi uzatsanız değeceksiniz.

Yolcunun hukuk fakültesi öğrencisi olduğunu öğreniyoruz ya, asıl mesele, kamyonun arkasına neden takıldığımız ve neden sollamaktan kaçınıldığı… Kaptan, yakmadığı sigarasından (derdi olmalı ki sigaraya sığınıyor; besbelli yolcusuna da saygılı, kapalı alanda sigara içilmemesi yasağına uyuyor) derin bir nefes çekiyor, olmayan dumanı üfleyerek başlıyor anlatmaya.

Kamyonun arkasında bir resim var; bir dönem hemen her kamyonun arkasında, her minibüsün camında, her otobüsün yanında olandan. Güzel bir kadın, albenili… Allah sevdiğine bağışlasın. “Asuman” diyor Kaptan. Yolcu şaşkın, itiraz edecek oluyor, ama “Asuman” diye yineliyor Kaptan, “adı Asuman”. Yine bir İstanbul seferinde Laleli’de bir eğlence mekanında tanıdığını, ondan sonra da evini barkını, çocuklarını bırakıp arkasından koştuğunu, “Ama Allah için hiçbirinin rızkını esirgemediğini; hem okullarının parasını ödediğini hem de ihtiyaçlarını karşılayacak parayı gönderdiğini” söylüyor. Hukuk fakültesi öğrencisi yolcu, şaşkın, bir yerli film hikâyesine dönüşen bu anlatılanın sonunu merak ediyor, ama asıl merakı hâlâ neden kamyonu sollamadıkları… 

Kaptan, kamyonun arkasındaki, adı Asuman olan güzelle yaşadıklarını anlatırken bir fırsat bulup söze dalıyor yolcu: “Yola da dikkat etmiyorsun Kaptan, hem artık geciktik, haydi bas gaza da geçip gidelim evimize”. Kaptan, başıyla yolu işaret ediyor, “Bak bakalım diyor, ne var önümüzde…” 

Kısafilmlerin bir dili vardır; dağların doruklarından eriyerek akan kar suları gibi çağıl çağıldır, berraktır, tertemizdir ve anlatmak istediğini hiçbir kaygıya yer bırakmaksızın doğrudan anlatır. İzleyici neyi isterse alır filmden, manipülasyona yer yoktur kısafilmde. 

“Ah, Asuman”, Selahattin Demirtaş’ın ilk öykü kitabı “Seher”deydi. Otobiyografik ögeler taşıyan öykünün mesajı -bana göre- ister yolcu olsun isterse kaptan, kimse kimseyi küçük görmemeli idi. 

Ümit Kıvanç, öyküyü okuyunca etkilenmiş ve Gaye Boralıoğlu ile birlikte senaryolaştırıp çekmiş. Settar Tanrıöğen ve Halil Babür’ün oynadıkları bu 15 dakikalık kısafilm, gerçekten başarılı. Kısafilmin en büyük sorunsalı “özet film” olmasıdır, ama bu tam ve gerçekten başarılı bir kısafilm.

Filmi izlemek isteyenler için…
Altyazısız: https://vimeo.com/umitk/ahasuman 
Kürtçe altyazılı: https://vimeo.com/562699880 
İngilizce altyazılı: https://vimeo.com/280653722 
Almanca altyazılı: https://vimeo.com/280400560 
Fransızca altyazılı: vimeo.com/388172522

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159
banner153