Küçük insanlar kişileri, normal insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri tartışırlar.
Ben otomotiv sektörüne nasıl adım attığım ve sonrasındaki gelişen süreçleri yazmak istedim. Otomotiv sektörüne binek otomobil satarak Renault Mais ile başladım. Yıllar içerisinde kendime göre hakim olduğum bölgede epey bir tanınmışlığım oldu. Temsa ile tanışmam ise bu dönemde bir arkadaşlık sebebiyle oldu.
90’lı yılların sonuna doğru Temsa, Rahmetli Özdemir Sabancı’nın katletilmesi sonucu içinde bulunduğu koşullar nedeniyle model yenileneme de geciktiği için oldukça düşük bir pazar payına sahip bir haldeydi.
Şehirlerarasında neredeyse hiç yoklardı ve tamamen turizm taşımacılığına sıkışmış durumdaydılar. Bu sebeple de o günlerde İzmir Fuarı’da yer almakla birlikte, rakiplerine göre daha zayıf etkinlik sergiliyorlardı.
Benim çalıştığım marka ise İzmir Fuarı’nın en gösterişli standların içinde yer alıyordu. Temsa görevlileri zaman zaman çalıştığım standı ziyarete geliyor sohbet ediyorduk.
Böyle başlayan tanışıklık, o firmada çalışan bir arkadaşımın girişimi ve hatta ısrarı ile Temsa’ya yaptığım iş müracaatı ile devam etti. Sonrasında yapılan mülakatlar ile işe kabul edildim.
Sektöre geldiğimde otomobil ile otobüs farkını idrak ettim. İkisinin de karayolunda hareket eden lastik tekerlekli araç olması dışında hiç bir benzerliği yoktu. Ne müşteri, ne satış ve finansman koşulları ne de diğer özellikleri asla benzeşmiyordu. Otomobil satışında kullandığınız argümanlar ve satış teknikleri bu alanda geçerli değildi.
Üstelik müşteri elinde çanta ile gelen satıcıya itibar bile etmiyor, alıştığı simaları karşısına muhatap görmek istiyordu. Bu nedenle gelip geçici satıcıların burada barınmasına imkan yoktu. Çünkü müşteri de gelip geçici, heves sahibi insanlar değildi ve hatta dışarıdan bu alana yatırım yapmak isteyenlerin de kabul edileceği bir alan değildi.
İlk günler o günki satışçı olarak, teknik değil ama bu bahsettiğim tarzdan dolayı zorluk yaşadığımı itiraf etmeliyim. İnsanlarla ilişki kurma konusunda sıkıntı yaşamasam da pazar koşulları ve temsil ettiğin marka ve ürünün pazardaki itibarı sana olan teveccühü zayıflatıyordu. Yeni aracımız çıkıncaya kadar böyle bir dönem yaşadık. 1999 yılında pazara uzun zaman sonra yeni bir model çıkarmamızdaki yaşadığım heyecanı aradan geaçen süreye rağmen unutamıyorum. O günler de satış ekibi olarak A’dan z’ye her aşamada gözlemci yada katılımcı olarak işin içinde olduk.
Yeni ürün için 18 Ağustos haftasında çok gösterişli bir lansman planlanmış olsa da bir gün öncesi meydana gelen 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi ile herşey alt üst olmuş organizasyon iptal edilmişti. Bu bizler için iki yönlü bir üzüntü kaynağı oldu. Hem ülkemiz yıkılmış, hem çok canımız yanmış, hem de hayallerimiz o yaşanan büyük depremle birlikte yıkılmıştı.
Bu yüzden yeni ürün Safir otobüsümüzün sektör ile tanışması yine İzmir Fuarı’na kaldı. Tüm otomotiv sektöründe 30 yıldır yıllık bir hizmeti olan emekçiyim. Otobüs sektöründe ise 98’de başlayan yolculuğum 2009’a kadar devam etti. Bu 30 yılın 11 yılı otobüs de diğer kısmı da binek otomobil departmanlarında geçti. Hangi pozisyonda olursak olalım halka hizmet eden ve üreten insanlar olarak her birimiz emekçiyiz.
Üretimde çalışan en vasıfsız elemandan, üretim müdürüne, tek satış elemanından, satış direktörüne, genel müdüre ve hatta şirketin tepe yöneticisi CEO’ya kadar hepimiz emeği karşılığında para kazanan insanlarız
Dünya da ve ülkemizde itici güç ve yoğunluk sermayeden çok demektir. Emekçiler hem nitelik olarak, hem nicelik olarak arttığı sürece ülke ve dünya buna paralel olarak gelişmeye devam edecektir.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı çalışan ve üreten herkes için kutlu olsun
Emekçilerin nitelik ve nicelik olarak yükselmesi ülkemizin ve dünyamızın gelişmesi için vazgeçilmez bir kriterdir.
Önümüzdeki dönemin çalışanlar açısından daha iyi ve daha nitelikli çalışma koşullarının getirilmesi hepimizin dileğidir.
Sağlıklı, huzurlu şekilde nice yıllar 1 Mayıs’ı kutlamayı yürekten diliyorum. ■