1950’lerde gerçek manada başlayan karayolu yolcu taşımacılığı, tarihsel süreç içerisinde önemli bir evrimleşme yaşamıştır. Öncelikle büyük şehirler arasında, sonrasında ülke genelinde yaygınlaşmış, devlet tarafından çalıştırılan deniz, demir ve hatta havayollarının çok ötesinde, özel sektörce kurulan ve büyüyen lider sektör haline gelmiştir.
1960’lar ve 1970’ler otobüs taşımacılığında daha fazla özel sektör katılımının yaşandığı; şehirlerarası yolculuklar için otobüs hatlarının, ama aynı zamanda rekabetin de arttığı ve seyahat konforunun önem kazandığı bir dönemdir.
1980’ler ve sonrasında ise serbestleşme politikalarının etkisiyle rekabet daha da yoğunlaştı. Yeni firmalar ortaya çıktı ve mevcut firmalar hizmet kalitesini arttırmak için yeniliklere yöneldi.
2000’li yıllardan itibaren teknolojik gelişmeler ve online rezervasyonlar sistemlerinin kullanımı, sektörde dijital dönüşümü hızlandırdı. Bugün şehirlerarası otobüs sektörü, geniş hizmet yelpazesi, modern araçlar ve rekabetçi fiyatları ile dikkat çeken bir yapıya sahip hale geldi.
Türkiye'de üçüncü nesil otobüsçülük, çevre dostu ve yenilikçi ulaşım sistemlerini tanımlar. Son yıllarda, elektrikli otobüslerin ve diğer çevre dostu taşıma araçlarının kullanımı artmıştır. Özellikle büyükşehirlerde, belediyeler ve özel sektör tarafından bu teknolojik gelişmelere odaklanılarak çeşitli projeler hayata geçirilmiştir.
Elektrikli otobüsler, düşük karbon salınımı sağlamaları ve sessiz çalışmalarıyla çevre üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Türkiye'de birçok şehir, bu temiz enerji kaynaklarına geçiş için pilot projeler yürütmekte, LNG ve elektrik kullanan otobüs filolarını genişletmektedir.
Ayrıca, akıllı teknolojilerle donatılmış otobüslerin yaygınlaşmasıyla birlikte, yolcu konforu artmakta ve ulaşım verimliliği arttırılmaktadır. Bu yenilikler, Türkiye'deki otobüsçülük sektörünün dönüşümünde önemli bir rol oynamaktadır.
Şehirlerarası ve turizm taşımacılığında, hidrojen yakıtlı veya elektrikli araç kullanımına henüz başlanmadı. Ancak çok da uzun olmayan vadelerde bu tarz araçların test edilmeye başlanması yakındır. Geçmişte tabu kabul edilen otomatik vitesli araçlar gibi bu araçlara da geçişi hep birlikte gözlemleyeceğiz.
Benim, 3’üncü nesil otobüsçülükten anladığım şey, ne araçların evrimi ne teknolojik gelişmeler ne de dijitalleşmedir. 3’üncü nesil otobüsçüler en büyük değişimdir. Dedelerin kurduğu, babaların geliştirdiği, doğduğundan beri bu sektörün içinde büyümüş, iyi eğitim almış, yabancı dil bilen, globalleşen dünyada işletmecilik konusunda trendleri takip eden ve değerlendirebilen, bulunduğu alana adapte ederek yönetecek, yetkinlikleri olan bir nesilden söz ediyorum.
Düne kadar, satın aldıkları otobüsün marka ve model yılı ile öne çıkmaya çalışan otobüsçüler, daha sonra ikramlar ile fark yaratmayı denediler. Çok kısa sürede bunda da eşdeğerlik sağlanınca, şehiriçi servis, teknoloji ile arayı açmaya çalıştılar. Bunların hiçbiri fark yaratmadı. Tarihsel süreçte işin doğası gereği, hep olan rekabet, yine fiyat rekabetine dönmeye başladı. Bu vahşi rekabet nedeniyle devletin, deniz ve havayolu sektörlerine sağladığı ÖTV indirimi bu sektöre asla verilmedi.
Maalesef, bu sektörde üst düzey profesyoneller çalıştırılamıyor. Geçmişte bunu deneyen firmalar oldu ama uzun soluklu ve kalıcı hale gelemedi. Getirilmedi. Bu yüzden otobüs firmaların tamamına yakını aile şirketleri olarak hayatını devam ettirmeye çalışıyor. 3’üncü nesil genç ve vizyon sahibi otobüsçüler fark yaratabilir. Sektörü bir üst seviyeye çıkarabilir.
Şimdi, gerçek işletmecilik rekabeti ile verimlilik sağlayanlar kazanacak, diğerleri geride kalıp, öndekilerin egzozunu teneffüs etmeye alışacaklar. ■