Kurumlar ve hatta ülkeler için merkezden bir yönetim modeli seçildiğinde, tüm kaynakları tek elden yönetmek, hedef koyma, uygun stratejiler belirleme, karar alma, uygulatma ve denetleme yetkilerinin tek bir elde toplanması, sistemin çok hızlı ve etkin çalışmasını sağlar.
Ancak, merkezi yönetim hâkimiyetinde, merkez ve merkeze yakın olanlar sürekli güçlenirken çevre ve uçtakilerin gücü zayıflamaya, başlar. Yöneten güç kazanırken, yönetilenler güç kaybeder. Çünkü söz konusu olan sistemde bütün öncelikleri lider belirler ve ondan başkası inisiyatif kullanamaz. Tartışma ve değerlendirmeler ile zaman kaybedilmez, hızlı karar alınır, hızlı uygulamaya geçilir. Tüm sistem, merkezin iradesini hayata geçirmek için çalışır.
Bu tarz yönetimlerde merkez dışında kalanlar sorumluluk almak, inisiyatif kullanmak, yaratıcı katkıda bulunmaktan çekinirler. Sonuçta, insanların zaman içerisinde sahiplenme duyguları ve yönetime katılımları zayıflar. Alt birimlerin bu çekingen tavrı, liderin gücünün ve de sorumluluk alanının daha da artmasına neden olur. Liderin gücüne, güç katar.
Gücün tek elde toplanması, kısa dönemde hızlıca büyüme sağlasa da, başka alanlarda çok önemli bazı aksaklıklara yol açar. Uzun dönemde merkezi yönetimlerin zafiyetleri daha belirgin hale gelir.
Güç tek merkezde toplandıkça, denetim dışında kaldıkça, lider istese de istemese de kendi gücünün esiri olur. Güç zehirlenmesi, bu durumu anlatan bir kavramdır. Hızlı karar almak elbette çok arzu edilen bir nitelik olsa da hızlı karar, her zaman doğru karar anlamına gelmez. Karar öncesi, alınacak kararın doğuracağı sonuçların farklı görüşlere de yer verilerek dinlenmesi ve tartışılması, karardaki isabet oranını artırır.
Merkezi yönetimler, genel kitle adına doğru kararlar alsalar da sistemde farklı sesler duymak, farklı renkler görmek istemez. Çoğunluğu tatmin edecek ortalama kararlar ile farklı renkleri soldurur, farklı seslerin çıkmasını engeller.
Otoriter ve tek elden yönetilen yerlerde, bir süre sonra diğer insanlar yaratıcı katkı yapma gereğini duymayacakları için büyüme sürdürülebilir olmaktan çıkar. Bu sebeple orta ve uzun vadede gelişime gösteremezler. Çünkü merkezin dünya görüşü, felsefesi, anlayışı, beğenisi, zevki, genele hâkim hale gelince sistemi oluşturan alt birimlerin kendine has özellikleri bastırılır. Grupların renkleri, sesleri, farklılıkları ortadan kalkar, katılım ve gönüllülük azalır.
Günümüzde, iletişim imkânlarının artmasıyla artık herkes, sesini duyurmak, yönetime katılmak, alınan kararlar hakkında söz sahibi olmak istiyor. Her birey, daha fazla yetki, sorumluluk ve güç talep ediyor. İnsanlar yönetime katılmak istiyorlar.
Yerinden yönetim anlayışı, bu nedenle önem kazanıyor.
Yerinden yönetimin başarılı olması için, merkez ve çevre arasında gücün dengeli bir şekilde dağılması ve sistemin sağlıklı çalışması için, çevre birimlerin uymaları gereken ana kuralları belirleyerek her birimin kendi önceliğine göre karar alırken, aynı zamanda bu ana kurallara da uymasını sağlamak gerekir.
Bu ana kurallar, bir ülkede anayasa; bir şirkette, vizyon, misyon ve değerlerden oluşur. ■