İstanbul başta olmak üzere şehirlerimizde; ulaşım sorunları, trafik sıkışıklığı gibi nedenlerle ciddi oranlarda zaman, enerji, parasal, çevresel ciddi oranlarda kayıplar meydana gelmekte ve bunların önemli maliyetlere varan değerlerde karşılıkları olmaktadır. Bunların; mesai saatleri kayıplarından strese kadar birçok değişen fazı söz konusudur. Daha önce birçok defa belirttiğimiz üzere; trafik güvenliğinin sağlanmasında ve ulaşım sorunlarının çözülmesinde; teknik-ekonomik-sosyal-politik birçok değişken olmakla beraber, bunlar çerçevesinde ortaya konacak somut çözüm önerileri de geniş bir alanı ihtiva eder. Bunların başlıcaları; modlar arası entegrasyon, dengeli modal dağılım, tüketim kültürünün yönlendirilmesi, alternatif enerji kaynaklarından faydalanılması, enerji verimliliğinin arttırılması, her türlü enerji kaynağı kayıplarının minimizasyonu, çevreci bakış açılarının geliştirilmesi, alternatif yatırım ve finansman kaynaklarının geliştirilmesi olarak ifade edilebilir.
Dolayısıyla; enerji verimliliğini hem mevcut her türlü enerji kaynağının(zaman, insan vs. dâhil) en az kayıpla değerlendirilmesi ve hem de alternatif enerji kaynaklarından en verimli şekilde faydalanılması olarak olarak değerlendirebiliriz. Bu çerçevede; trafik sıkışıklığının şehrin bütününde katlanılabilir seviyelere indirilmesiyle önemli kazançlar elde edilebilecektir.
Tarih boyunca; insanların ticari-sosyal-askeri-kültürel faaliyetleri ile geniş bir coğrafyada hareket halinde oldukları ve bireysel-toplumsal faaliyetlerini bunlar paralelinde sürdürdükleri bir gerçektir. Bütün bu ilişkiler farklı dönemlerde, farklı yönetim anlayışları ve kapsamları ile yönetilmiş olup, bunların her biri farklı bir siyasi süreci meydana getirmiştir. İşte bütün bu insan ilişkileri bir siyasete oturmaktadır. Siyaset; bizatihi hayatın içerisinde olup düzenleyici bir işlevdir. Ne var ki; farklı çağlarda birçok dönemde hayatın iktidardaki aynası gibi algılanabilmiştir. Yönetimin toplumdan ve doğadan soyutlaşması ile iktidarcı anlayışlar güçlenmiş, bu da toplumsal sorunlarla karşılığını bulmuştur. Dolayısıyla yavaş yavaş kendini aksettirmeye başlayan ‘yönetişim’ kavramı bu anlamda önemlidir.
Yönetimin, adil ve insani değerler üzerine oturması; sadece nicelik ile değil esasen nitelik ile ölçülebilirdir. Zaten niteliğin gelmesi takibinde niceliksel büyümede beraberinde gelmeye başlayacaktır. Buradan hareketle; Coğrafyanın büyüklüğünden, stratejik konumun öneminden, yer altı kaynakları zenginliğinden bağımsız olarak, bütün satha yayılı hizmet, insani değerler ve erdemlere dayalı yaklaşım ve yönetim anlayışının asli unsurlar olduğu söylenebilir. Elbette ki; coğrafi konum, nüfus büyüklüğü, kültürel yapı gibi başlıklar da etkileyen konumundaki unsurlardır. Bu anlamda; eski çağlarda farklı dönemlerde uygulanmış olan site devleti, bölge devleti ya da havza devleti gibi uygulamaların tabiatı gereği doğrudan ‘olumlu-olumsuz yönetim anlayışı’ olarak değerlendirilmesi tek başına açıklayıcı olmayacaktır.
Gayri Safi Milli Hasılası hızla artmakta olan ülkemizin, her alanda kapasitesi artmakta, ticaret hacmi büyümekte, komşuları ve gelişmiş, gelişmekte olan ülkelere ihracatı artmakta, eğitim düzeyi yükselmekte, yöresel, ülkesel ve bölgesel entegrasyon ekonomik parametreler itibariyle gelişmektedir. Ülkemizin önümüzdeki on yıl içerisinde Gayri Safi Milli Hasılası’nın iki katına çıkacağı öngörülmektedir. Bu noktada; eğitim sistemimizin içeriğinin geliştirilmesi, AR-GE faaliyetlerinin arttırılması, enerji kaynaklarının etkin kullanımı, sosyal politikaların nitelikli olarak geliştirilmesi, temel hizmet parametrelerinin devlet eliyle halka eşit, doğrudan ve azami ölçülerde sağlanması, sosyal-kültürel-teknik bütün kaynakların aktive edilmesi ve eşgüdümünün sağlanması, ulaştırma sisteminin sorunlarını minimize etmiş ve fonksiyonel bir seviyeye taşınması ve enerjinin taşınımı konuları bizim için SWOT analizi(güçlü yönler, zayıf yönler, fırsatlar ve tehditler) bağlamında çok iyi etüd edilmesi gereken konulardır.
Hepimizin bildiği üzere; ulaşım sosyal-politik-teknik-ekonomik-kültürel ilişkilerin merkezinde, bunları birbirine bağlayan unsurlardan birisi olup, bu ögelerin herbiriyle doğrudan ve karşılıklı bir ilişkiye sahiptir. Ulaşım, planlama ile birlikte bütün bu parametrelerin hem etkileyeni ve hem de etkilenenidir. Ulaşım ve planlamayı, belirli bir coğrafya üzerindeki izler, tasarımlar ve projeksiyonların bütünü olarak ta ele alabiliriz. Bu coğrafya; kimi zaman bir şehir-yöre-ülke, kimi zaman bir bölge ve kimi zamanda yer kürenin bütünü olarak da düşünülebilir. Ulaşım aynı zamanda hemen her sektördeki arz talep dengesine bir şekilde müdahil olan bir sektörü ifade etmekte, küresel etkileşimin sürekli olarak arttığı bir çağda stratejik bir öneme sahip olmaktadır. Ülkemizin jeo-stratejik konumu, bölgesi ile her anlamdaki entegrasyon politikaları, ekonomik hedefleri ve 2023 vizyonu hepimizin malumudur. Bütün bu düşünce, eylem, mevcut durum ve vizyon paralelinde; en önemli araçsallardan biri olan ulaşımın en etkin, verimli ve yenilikçi argümanlarından biri de Yüksek Hızlı Demiryollarıdır.