Nezaket, bir davranış tarzından öte, bir düşünce biçimi ve hayatı algılayış şeklidir. Söylem, davranış, çatal bıçak kullanımı veya oturup kalkmaktan daha derin bir konudur. Selamlaşmadan, özür dilemeye, teşekkür ve itiraz etmeye, eleştirmekten yüreklendirmeye kadar her ayrıntıda kendini belli eden bir bakış açısı, bir hayat anlayışıdır.
Herkes, görgü kurallarını öğrenerek, insanlara nasıl davranılacağını bilerek kendini geliştirebilir, ama gerçek nezaket, insana değer vermekle elde edilen bir meziyettir. Karşımızdaki insana verdiğimiz değeri belirleyen de davranışlarımızı şekillendiren düşüncemizdir. Mark
Twain’in dediği gibi, “nezaket öyle bir dildir ki onu sağır olan da duyar, kör olan da görür.”
Buna karşılık nezaketsizlik genelde hep küçük menfaatlerle ilgilidir. İnsanlar küçük çıkarlar veya rahatlarını bozmamak için kimi zaman farkında bile olmadan kabalaşırlar. Sadece kendisini düşündüğü için sıranın önüne geçen, trafikte kurnaz ve arsız davrananların hepsi küçük hesap peşindedirler.
Nezaket, bencillik yapmamak, kurnazlık yapmamak, anlayışsız olmamak, küçük menfaatlerin peşinden koşmamak ve davranışları şekillendiren ruhsal donanımla ilgili bir konudur. Nazik bir insan, kendisi gibi düşünmeyenlere, kendisinden farklı inançlara sahip olanlara, doğaya ve hayatın kendisine de naziktir.
Nezaket, insanın insana verdiği değerin göstergesidir. İnsan karşısındakini sosyal statüsüne bakmadan değerli görüp, kendisiyle aynı haklara sahip olarak değerlendiriyorsa, nazik davranır. Bunun tersine bir insan kendini diğerlerinden üstün görüp karşısındakine değer vermiyorsa, ne kadar kibar davranmaya çalışırsa çalışsın, özündeki kabalık her tavrından belli olur. Kendini önemli, karşısındakini önemsiz gören insanlar, görgü kurallarına uygun davransa bile hoyratlığını, kabalığını, küstahlığını gizleyemez.
İnsan, resmi olmadan da nazik olabilir. Bu insanların nezaketleri duruşlarına, bakışlarına yansır. İçten nazik olan bir insan her zaman, her koşulda zarif ve düşünceli davranır; kendi çıkarına aykırı durumlarda bile nezaketi elden bırakmaz. Teşekkür ederken içten teşekkür eder; özür dilemek gerekirse özür diler; eleştiri yapacaksa nazik bir dille yapar. En önemlisi bütün bunları alçak gönüllülükle yapar.
İnsan daha nazik olmak istiyorsa, önce hayata bakışını değiştirmelidir. Çünkü güzel düşünen güzel bakar; güzel düşünen güzel söyler; güzel düşünen güzel davranır. İnsanların birbirlerine nazik davrandıkları bir ortam herkes için mutluluk kaynağı; dünya ise herkes için daha yaşanılır bir dünyadır. Teşekkür etmek, yol vermek, yer vermek, nazik konuşmak, yardımcı olmak… Sadece o insanın dünyasını değil herkesin dünyasını aydınlatır.
İnsan kendi çıkarının peşinden koşarken de, rekabet ederken de, yarışırken de başkalarına saygılı ve nazik olabilir. En sert konuşmaları, en zorlu pazarlıkları, en yıkıcı kararları bile içine nezaket katarak yapabilir. İnsan hayata daha olumlu bir bakış açısıyla, davranışlarıyla ortama iyilik ve güzellik katabilir.
Nezaket, insanın içindeki iyiliği uyandırıcı bir işleve sahiptir. Umarım, bu yıl özlediğimiz gibi olacak :) ■