Günümüzde; karşılaştığımız en önemli sorun alanlarından biri ‘dengesiz oranlarda şehre göç’ bu göçün ‘şehirlilik’ olgusuna kazandırılmasında aynı oranda başarının yakalanamaması, ‘köylerimizin ve köylülerimizin tabi faaliyet alanlarında var olmasının önünü açıcı yatırımların eksikliği ve yer yer tam aksine yatırımların gerçekleştirilmesi’ gibi sıralanabilir. Bu anlamda; göç parametrelerine bakarak bulunulan bilimsel öngörüler İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlere dengesiz göçün devam edeceği yönündedir. Söz gelimi; resmi olarak 15 milyon dolaylarında bir nüfusa sahip olan İstanbul – içeriği tartışılır olmakla beraber- devasa yatırımlar yapılmaya devam ede gelmektedir. Bununla beraber; yakın on yıllık süreçte, büyükşehirlere göç olgusunun aynı ivme ile devam edeceği de görülmektedir. Hal böyle iken; şehir, şehirlilik vb. kavramları yeniden ele alarak, bunun paralelinde izlenecek politikalarla göçün yönetilmesi ele alınmalıdır. Dolayısıyla; Bursa-İzmit-Ankara-İzmir-Mersin-Gaziantep-Konya-Kayseri-Antalya-Diyarbakır gibi şehirlerimize yapılacak ilgi çekici ve insan odaklı yatırımlarla, İstanbul ve mücavir alanına olacak göç absorbe edilmelidir. Bu bir ilk adım olarak 10 yıllık kalkınma planı dâhilinde ele alınabilir. Bunun takibinde ise; 2.bir adım olarak, bahsini ettiğimiz diğer büyükşehirlere göçü dengeli rakamlara çekecek olan bir ‘2.yatırım ve politik hamleler’ bütünlüğü yeniden geliştirilebilir. 3. ve bir diğer aciliyetli adım ise; şimdiden arka planı oluşturulmaya başlanması gereken köy-köylülük-köylülerin köylerinde istihdamı gibi bir başlıklar bütünüdür. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde; bu konuda yapılamaya çalışılanlarda dâhil hatta Osmanlı’daki toprak sistemine dair okumalarla, sonrasında kimi hükümetler döneminde köy enstitüleri vs. gibi ortaya konan politikaları bütün doru ve yanlışlarıyla ele alarak, bu konuda ciddi çalışmalar ortaya konulmalıdır. Tabi 3.adım; bölge ve yörelere göre kısmen değişmekle birlikte ‘ekonomik-sosyal-kültürel-ve hata güvenlik’ vs. bağlamında birebir birçok değişkenin üzerinde oturmaktadır. Yapılacak yatırımlar hangi boyutta olursa olsun; sosyal hayat-kültür-iklim-alışkanlıklar gibi birçok tabanı gözeterek ve algılayarak gerçekleştirilmelidir. Ortaya koyacağımız şey; küresel kültür ile bir sentez olacaksa bile; Dünyaya buradan bizlere ait bir şeyler söyleme kabiliyetini gözetmelidir. Bu anlamda; Latin Amerika’dan İç Asya’ya, Akdeniz’den Mezopotamya’ya, Kuzey Afrika’dan Uzak Asya’ya bütün tecrübeler derinlemesine ele alınmalıdır.
Sonuç itibariyle şehirleşme ve şehirlilik olgusu; planlama-ulaştırma-mimari-estetik’in kopmaz ilişkisine dayanıyor olup, teknik yönünün yanı sıra ‘kültürel-ekonomik-sosyal-politik’ derin arka planları olan bir süreci ifade etmektedir. Bütün bu bağlamlarıyla; geçmişi iyi okuyan, mevcut durumu yerinde tespit eden ve böylelikle bir gelecek tasavvuru ortaya koyan bir bakışı gerektirmektedir. Bütün bunlarda; mühendislere sosyologlara politikacılara ve ekonomistlere hep beraber geniş bir çalışma alanı yetki ve sorumluluğu yüklemektedir. Derinlemesine ve eşgüdümlü çalışmaların sonucu olarak yeniden kazanılacak bir perspektif ile Dünyaya özgün bir şeyler söyleme iddiasında olan mühendislik harikaları ortaya koymamız mümkün olacaktır.
Devam ececek...
Hepinize sağlıklı huzurlu mutlu başarılı güvenli günler dilerim.