Satış yapmaya başladığım dönem, günlük planlanan randevularla düzenli olarak müşteri ziyaretlerine gidilen; Türkiye’de o gün için, özellikle otomotivde ileri seviyede hizmet sayılacak bir dönemdi.
Bu tarzın, satışa olan faydası kadar, satıcıya da değişik ofisler ve farklı ortamlarda bulunarak hem ilişki içerisindeki olduğu insan miktarını hem de görgüyü arttırma ve değişik sektörlere ait işletmelerin çalışma koşulları ve yönetim şekillerini de inceleme fırsatını da veriyordu.
İnsanların yüzlerindeki ifadelerden tutun da, çalışanların kendi aralarındaki diyaloglar, birbirlerine olan hitap şekilleri, genel ortamın intizamı gibi her şey o şirketin nasıl yönetildiği hakkında fikir veriyordu. Bir süre sonra iyi yönetilen ve kötü yönetilen şirketleri çok kısa zamanda ayırt eder hale gelmiştim.
Deplasmanda satış yapmanın baştaki zorluklarını aştıkça, “Bize her yer Trabzon” sloganındaki gibi mekânsal sıkıntı yaşamadan işimi daha rahat yapmaya başladım. Bu yoğun tempo ve tarz yorucu olduğu kadar keyifliydi de. İşimden kendime çıkarımlarda bulundum, çevre edindim ve bunlardan hayatım boyunca istifade ettim.
Kişisel merakım gereği, bazı ofislerde gördüğüm özlü sözleri biriktirmeye başladım. Eğer işiniz satış ise öncelikle iyi bir gözlemci ve araştırmacı olarak müşteriniz hakkında bilgi ve fikir elde etmek zorunluluktur. Başarı için satıcının ilk önce ilişkilerden ders çıkarmaya çalışması ve kendini kabul ettirmesi önemlidir. Çünkü bu temsil ettiği ürün, hizmet ya da fikrin müşteri tarafından kabulünde büyük avantaj sağlar.
Aynı şekilde, müşterinin insan olduğu ve insani hasletler taşıyacağı bilincini atlamamak gerekir. Muhatabınızın olumsuz tepki vereceği, kıyafet, saç, bıyık, sakal gibi imaj unsurları, kolye, yüzük, rozet gibi birtakım sembol ve işaretleri kullanmaktan özellikle kaçınmak gerekir. Bir satış görüşmesinde, karşı tarafı alt etmeye çalışmak, siyasi görüş, parti ya da spor kulübü hakkında tartışmaya girmek gereksiz ve anlamsızdır.
Görüşmelerinizde, arkadaşlık ilişkiniz ne kadar gelişmiş olursa olsun muhatabınızın “müşteri” olduğunu bir an bile akıldan çıkarmadan, hak ettiği saygı ile nitelikli tavırlar içinde olduğunuzda; hem çok şey öğreniyor, hem de temsil ettiğiniz markayı satarak, kazanıyor; Sonuçta işinizde başarılı oluyorsunuz.
İster ticarette, ister siyasette, isterse insan ve ülkeler arası ilişkilerde yapılacak ters bir hareket, gereksiz olarak sarf edilen bir söz, maksadı aşan her tavır sizin ve temsil ettiğiniz markanın imajına ancak olumsuzluk olarak yansır.
“Eğer, sessizliğe katkısı olacaksa, konuşunuz” sözü, satış için gittiğim bir şirkette görüp, kaydettiğim çok anlamlı bir söz olarak dağarcığımda yerini aldı. Gereksiz tartışma ve patırtı çıkaracak her söz ve hareketten kaçınmak, uzlaşmacı olmak, kendimiz, işimiz ve ülkemiz için yapacağımız hizmetler içerisinde değerlendirilmelidir. Bu bilinç seviyesi, sahip olduğumuz eğitim ve kültürün gereğidir.
Kendimiz, işimiz ve hatta ülkemiz için en büyük ihtiyacımız olan çalışkanlık kadar, huzurdur da. Gereksiz tartışma ve kargaşa çıkaracak konuşmalar yerine; huzur ve sessizliğe katkısı olacaksa konuşmalı, değilse susmalı.
Susmasını bilmek, kendini bilmek, erdemdir.
Mübarek Kurban Bayramınız kutlu olsun.
Nice sağlıklı, huzurlu bayramları birlikte yaşamak dileğiyle… ■