Bir önceki Seyahatname-1 başlıklı köşe yazımda, 26 Eylül’de başlayan 9 günlük seyahatimde, 12 bölgede görüşmelerde bulunmuş ve Malatya ile Adıyaman firma sahiplerinden edindiğim bilgileri paylaşmıştım. Bu hafta Gaziantep ve Şanlıurfa’ya yönelik izlenimlerimi paylaşıyorum.
Malatya ve Adıyaman ziyaretlerimizi tamamlamamın ardından Gaziantep’e doğru yola çıktım. Akşam saatlerinde Gaziantep Otogarı’na girdim. En son, deprem öncesi ziyaret ettiğimde temiz bir şehir vardı, şimdi çöplerin havada uçuştuğu bir şehir görüntüsüne bürünmüş. Trafik desen keşmekeş, kimsenin kimseye saygısı yok. Öyle ki yoldan geçen yayalara yol vermeleri bir tarafa, ‘niye yola çıktın’ diye üzerine süren sürücüler, korna çalan bağıran çağıran bir toplumla karşılaştım. Bu görüntü beni hayal kırıklığına uğrattı. Belki yaşanan büyük hadisenin vermiş olduğu psikolojik durumdur diye kendimi teskin ederek, otogar içinde iki firma ile ayaküstü konuşma fırsatım oldu.
İlk görüşme yaptığım, bölgenin köklü firma yetkilisi, mevcut işlerindeki düşüşleri ve bu sene, geçen seneye oranla daha az kazandıklarını, yeni araç alımı için bekleyeceklerini, olursa da şartlara göre davranacaklarını, mevcut araç parkında düşük modelli araçları iç piyasaya sattıklarını ve satılmak üzere olan araçlarını da boşa çıkarttıklarından bahsetti.
Firma sahipleri, “Geçmiş yıllarda, Ortadoğu, Azerbaycan, Gürcistan vb. ülkelerden memleketimize gelip araç alımı yaparlardı. Artık bu müşteriler de gelmez oldu. Hem yeni hem de ikinci el araçlarımızın fiyatları çok yüksek olmasından dolayı cazip gelmiyor. İç pazarda bu sürecin bu şartlarda karşılanması çok zor, yine de bu mesleği yapacaksak yeniliklere ayak uydurmak zorundayız. Öyle böyle, şartlar ne olursa olsun bu sektörü yürütmek zorundayız. Tabii, yeni araç alımı içinde istişare yapmaktayız” dediler.
İkinci görüşme yaptığım firma yetkilisiyle, geç saatler olması ve şehir dışına çıkacağı için çok detaylı bir görüşme yapamadım. Ancak yeni araç alımı için şartların oluşmasını beklediklerini, yaşanan olumsuzluklar ve zor şartlara rağmen piyasayı takip ettiklerini, gerekirse yeniye yakın araçlarla takas yapıp filolarını gençleştirmek de planlarının arasında olduğunu söyledi.
Saat geç olunca, Şahinbey Belediyesi’nin restore etiği Taş Konak evlerinde bir gece kalma fırsatım oldu, çok güzel bir yer ve tarihi dokusu heyecan verici, ayrıca bazı dizilerin çekildiği yer, ama hem güvensiz hem de park sorunu olan bir mevki.
Sabah, kahvaltı faslı biter bitmez, Şanlıurfa'ya doğu yola çıktım. Bölge ve şehir olarak tarihi önemi olan Hz. İbrahim'in doğduğu mağara, balıklı göl, Göbeklitepe, çarşısı ve pazarı ile ün yapmış tarihi konakları olan misafirperverlikleri, sıra geceleri ve yemekleri ile meşhur bir şehrimiz… anlatmakla bitmez, yaşamak lazım. (Dip not: Kebaplarda közlenen Birecik patlıcanları meşhur.)
Bölge önemli, burada ticari araçların bakım ve onarımı için Hatay, Gaziantep veya Tarsus’a gidiliyormuş, yolda olan araçlar da bölgesine göre, İzmir, Ankara, İstanbul gibi şehirlerde gerekli işlemlerini yaptırıyorlarmış. Aldığım bilgilere göre bu bölgeye büyük bir yetkili servis yakında hizmete girecekmiş, bilesiniz.
Otogar epey hareketli, gelen giden bir humma içerisinde… Görüşme yapacağım firma yetkilileriyle buluşmadan önce peronlara bakmak istedim. Birkaç kaptanın birbirleriyle şakalaşmasına kulak misafiri oldum. İşlerin gayet iyi olduğunu, patronun eski araçları değiştireceğinden falan bahsediyorlardı. Firma yetkilileriyle görüştüm, genel olarak hepsi aynı fikirleri taşıyor. Urfa'nın eski ve köklü bir firma yetkilisi, bir üreticiyle yüksek adet yeni araç, ön alım anlaşması yaptıklarını, Urfa dışında bir bölgede yeni firma kurma düşüncesinden, araç filosunun genç olduğundan, çok fazla düşük model bulunmadığından, yenilikleri takip ettiklerinden, işlerinse bu bölgede kötünün iyisi olduğundan bahsetti.
Diğer firma yetkili ve bireysel otobüs sahiplerinin çok temkinli olduklarını gördüm. Bireysel otobüs sahibi, geçen sene yeni araç aldığını kapamasını yapmadığını peyderpey ödediğini anlattı. 2025 için de aynı şekilde almayı düşündüğünü söyledi. Önceki yıllarda alınan araçlarda çok büyük kârlılıklar olsa da o yıllarda alınan araçlar yüksek değerde prim yapsa da devranın bittiğini ifade etti. 2025 yılında, ön ödemeli alınan araçların önceki yıllarda alınan araçlar gibi şanslı olmayacağını vurguladı. O yüzden peşin ödeme yapıp aylarca araç beklemenin bir anlamı olmadığından bahsetti.
Genel olarak değerlendirirsek, işlerin bazı bölgelere göre iyi olduğunu, tabii ki 2023 senesine oranla neredeyse yarı yarıya düştüğünü, mevcut araçlarını satmakta zorluk yaşadıklarını, esnafa teklif edildiğinde, esnafın verdiği düşük fiyatlar ve vadeli alım teklifleriyle üretici firmaların takasa araç alımında esnaftan farklı olmadığını hatta daha düşük rakamlar teklif ettiklerini, kredi oranlarının yüksek ve kullanılan kredi meblağlarının yüksek olması ve ödemelerinin de, ödenemeyecek kadar yüksek olması, kısacası sıkıntılı bir sürecin beklediğini söyleyebilirim. Konuşmalar derine indikçe sözler bitmez ama benim gece olmadan, Mardin’e doğru yola çıkmam gerekiyor, Urfa'dan ayrılmak zor olsa da, bir seyahatimizde tekrar görüşmek dilekleriyle izin alarak yola çıkıyorum.
Geçen hafta yaşanan terör saldırısını lanetliyorum. Yaşamını yitiren tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
* * *
Bir sonraki SEYAHATNAME - 3 yazımızda buluşmak üzere hoşça kalın, TAŞIMA DÜNYASI’NDA kalın... ■