Yazmanın en zor yanı konu belirlemektir. Sizin iki dakikada okuduğunuz bir yazı için günlerce kafa yorup oluşturmak gerekebiliyor. Ancak, sürekli beyinde bir dinamizm oluşturması ve yarattığı düşünce anaforları öncelikle yazana yarar sağlar. Kendi adıma gazete yöneticilerimizin yazma konusundaki teşvikleri de ayrı bir isteklendirme oluşturduğu için teşekkür ederim.
Bazı insanlar hep haklı olduklarına inandıklarından hatalarını asla kabul etmezler. Kendilerini aşırı önemser ve zekâ, akıl, karakter, eğitim, görgü ve deneyimlerinin herkesten yüksek olduğunu düşünürler. Kendilerine doğru gösterildiğinde ise uyaranı haksız çıkarmak için elinden ne gelirse yapar; asla özür dilemezler. Kendilerini önemsemekten, başkalarını takdir etmeyi akıllarına bile getirmezler. Özrü de teşekkürü de hep karşısındakinden beklerler.
Özür dilemek de; teşekkür etmek de bizim insanımız için zordur. En iyi niyetli olanlar bile, özrün bir yenilgi; teşekkürün de karşı tarafa minnet sandıklarından; durumu idare etmeye çalışıp geçiştirirler.
Kurumlarda yöneticiler, özür dilediğinde ve teşekkür ettiğinde yumuşak yüzlü bir yönetim sergilemiş olacakları sandıklarından pek çok yönetici, bunun bir zafiyet olduğu endişesini taşır. Soft yönetimin insanları şımartacağını; yönetime saygı duymayacağından korkarlar.
İş hayatında, üstlerin özür dilemesi ve teşekkür etmesi pek sık karşılaştığımız bir durum değildir. Üstler çoğunlukla korkutarak saygı sağladıkları için teşekkür ya da özrün çalışanlarıyla aralarındaki “korkuya dayalı saygı ve mesafenin” ortadan kalkacağı endişesini yaşarlar.
Özür dilemek sadece bir sorumluluk üstenme ve insanın kendine güveninin de bir göstergesidir. Özür, vicdani muhasebenin yanı sıra bir anlamda kişinin kendi kendini yargılamasıdır.
Teşekkür, insanı onurlandırmak demektir ve İçten bir teşekkür, verilen emeklerin karşılığıdır. Hiçbir şey içten bir teşekkürün yerini tutmaz. İçten bir teşekküre paha biçilemez.
Şirket çalışanlarına verilen ücret ve primler takdirin tam karşılığı değildir. İnsanlar, değerli olduklarını hissetmek; İyi bir iş yaptıklarında teşekkür edilmesini beklerler. Çalışana teşekkür için sayısız fırsatlar vardır. Her çalışanın takdire değer bir başarısı, katkısı mutlaka bulunur.
Teşekkür etmek de özür dilemek de sadece nezaket değil aynı zamanda da adil olmak anlamına gelir. Özür dileyen kendi hatalarıyla yüzleşir; teşekkür edildiğinde de yardım edenlerin emeğinin hakkını teslim edilmiş olur.
İçtenlikle özrü veya teşekkürü paylaşıldığında sadece karşı tarafı onurlandırmakla kalmaz, insan kendine de bir iyilik yapmış olur. Sağlıklı bir kişilik geliştirerek kendine saygıyı yükseltir. Özür diledikçe kalp kazanır; teşekkür ettikçe şükran duyulan insan sayısı artar.
Gerçek anlamda özür için, sorumluk almak, üzgün olunduğunu ifade etmek, eğer varsa verilen zararı onarmak için gayret gösterileceğinin sözünü, Bahse konu halin bir daha olmayacağının garantisini vermek gerekir. Değilse, yarım ağızla dilenmiş bir özrün amaçlanan etki yerine, tersi bir durum yaratabilir.
Teşekkürün de etkili olması ve yerini bulması için, teşekkür edilen kişinin odağa koyarak onun ortaya koyduğu her inceliği fark edildiğini söylemek, Katkıları için takdir etmeli ve o kişiyi onurlandırmak gerekir. Teşekkürü mutlaka kişiselleştirmelidir.
Laf olsun diye söylenen “Teşekkürler arkadaşlar” benzeri sözler, amaca uygun bir takdir ve şükran ifadesi olmaz. İşe yaramaz. ■