Bugün sizlere ulaştırmada yenilikçilik, yenilikçi yaklaşımlar ve yüksek hızlı trenler ile ilgili paylaşımlarda bulunacağım.
Tarih boyunca; insanların ticari-sosyal-askeri-kültürel faaliyetleri ile geniş bir coğrafyada hareket halinde oldukları ve bireysel-toplumsal faaliyetlerini bunlar paralelinde sürdürdükleri bir gerçektir. Bütün bu ilişkiler farklı dönemlerde, farklı yönetim anlayışları ve kapsamları ile yönetilmiş olup, bunların her biri farklı bir siyasi süreci meydana getirmiştir. İşte bütün bu insan ilişkileri bir siyasete oturmaktadır. Siyaset; bizatihi hayatın içerisinde olup düzenleyici bir işlevdir. Ne var ki; farklı çağlarda birçok dönemde hayatın iktidardaki aynası gibi algılanabilmiştir. Yönetimin toplumdan ve doğadan soyutlaşması ile iktidarcı anlayışlar güçlenmiş, bu da toplumsal sorunlarla karşılığını bulmuştur. Dolayısıyla yavaş yavaş kendini aksettirmeye başlayan ‘yönetişim’ kavramı bu anlamda önemlidir.
Yönetimin, adil ve insani değerler üzerine oturması; sadece nicelik ile değil esasen nitelik ile ölçülebilirdir. Zaten niteliğin gelmesi takibinde niceliksel büyümede beraberinde gelmeye başlayacaktır. Buradan hareketle; Coğrafyanın büyüklüğünden, stratejik konumun öneminden, yer altı kaynakları zenginliğinden bağımsız olarak, bütün satha yayılı hizmet, insani değerler ve erdemlere dayalı yaklaşım ve yönetim anlayışının asli unsurlar olduğu söylenebilir. Elbette ki; coğrafi konum, nüfus büyüklüğü, kültürel yapı gibi başlıklar da etkileyen konumundaki unsurlardır. Bu anlamda; eski çağlarda farklı dönemlerde uygulanmış olan site devleti, bölge devleti ya da havza devleti gibi uygulamaların tabiatı gereği doğrudan ‘olumlu-olumsuz yönetim anlayışı’ olarak değerlendirilmesi tek başına açıklayıcı olmayacaktır.
Günümüz dünyasında; entegrasyon politikalarının zaman zaman önceleniyor olması ulaşımın merkezi konumunu daha da güçlendirmektedir. Bu anlamda; ekonomik gelişmenin ve ulaşım sisteminin karşılıklı kopmaz bir ilişki içerisinde olduğu görülmektedir.
Trafik güvenliğinin sağlanması, modlar arası dengeli türel dağılım, modlar arası entegrasyon, bütün modlarda toplu ulaşımın güçlendirilmesi ve işlevselleştirilmesi, karayolunda bir taraftan standartların yükseltilmesi ve diğer taraftan da karayolunun modal dağılımdaki payının düşürülmesi ile yakından ilgilidir. Modlar arası dengeli dağılım; gerek şehir içi ve gerekse de şehirlerarası yolculuklarda demiryolunun kaliteli ve akıllı yatırımlarla öne çıkarılması, topografyanın elverişli olduğu yerlerde tutarlı arz-talep etütleri ile iç suyolları taşımacılığının(yolcu-yük) geliştirilmesi, kablolu sistemlerin yerinde yatırımlarla yaygınlaştırılması ve denizyollarının yeterli filo, teknik donanım ve güzergâh analizleri ile birlikte bütün mesafeler için kullanılabilir kılınması ile sağlanabilmektedir. Modlar arası entegrasyon; dengeli modal dağılımı takiben sağlıklı bir şekilde ele alınabilecek bir konudur ve bu; bütüncül bir yaklaşım açısı, akıllı yatırımlar ve teknolojik enstrümanları en doğru yerde en son imkanlarla kullanmakla sağlanabilecektir. Toplu ulaşımın yaygınlaştırılmasının; İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerdeki en önemli aracı, doğru güzergahlarda cesur kararlarla devreye sokulacak olan metro hatlarıdır. Bu; İstanbul’da metrobüs adını alan BRT Sistemlerinin; kapsamlı bir şekilde ele alınması, minibüs ve otobüs hatlarının-araçlarının-teknik kapasitesinin sürekli geliştirilmesi ve ıslahı, şehir içi ve komşu şehirlerarası deniz ulaşım hatlarının doğru talep yönlendirmeleri ile birlikte alternatiflendirilmesi ve modal payın yükseltilmesi gibi konu başlıklarıyla ifade edilebilir. Modal dağılımdaki payı sağlıklı bir çerçeveye oturtulmuş olacak olan karayolu ulaşım modunun standardizasyonu ise; Bölünmüş yolların arttırılması, Geometrik standartlarının istenen düzeye getirilmesi ve bunu takiben ‘Akıllı Ulaşım Sistemleri’nin devreye sokularak akıllı otoyollar, akıllı kavşaklar vb. kavramsallaştırmaların ortaya çıkarılmasını içermektedir.