16.12.2013, 13:15

Kaba kuvvet...

Öncelikli olarak kendimize şu soruyu sormakta fayda var. Günümüzde yönetmek için güç, kaba kuvvet ya da en az onun kadar korkutucu olan “psikolojik yıldırma” ve fiziksel veya psikolojik baskı kullanmaya gerek var mıdır?

Hayvansal bir dürtü olan güç kullanımı ile kaba kuvvete dayalı bir yönetsellik düşüncesinin varlığını yadsımak mümkün değildir. İnsanı hayvanlardan ayıran temel farklardan biri de us dediğimiz akıl sahibi olmaları ve bu aklı yönetecek yetenek olan zekâyı kullanabilmeleridir. İnsani vasıflarımız yükseldikçe güç kullanmak yerine, diyalog ve ikna yöntemleri ile liderlik yapmak ön plana çıkıyor.

Çoğumuz, lider deyince gözümüzün önüne güçlü, otoriter kişileri getiririz. Hem genetik, hem de aile ve okulda aldığımız eğitimin sonucu olarak bu şekilde düşünmeye koşullandırıldığımız içindir. Atalarımız, düzen sağlamak için kaba kuvvet kullanıyorlardı, büyük çoğunluğumuza da çok küçük yaşlardan itibaren doğrular ve yanlışlar hep sertlikle öğretilmiştir. Bu nedenle zihnimizde liderlik ile kaba kuvvet aynı “dosyada” bulunur.

Bugün için liderliğin evrimi, kaba kuvvetten bilgeliğe doğru bir evrimdir. Yaşadığımız çağ, aklın ve yaratıcılığın servet yarattığı; üretim biçiminde katı hiyerarşik yapılar, emir-komuta yöntemleri giderek etkisini yitirdiği, korku salarak yönetmenin tarihte karıştığı bir çağdır. Yeni oluşumlarda daha esnek ve demokratik yapılar yer alıyor. Kaba kuvvet devri bitiyor.

Ancak tüm bu olumlu eğilimler en demokratik organizasyonlarda, en ileri toplumlarda bile zorbalığın sonsuza dek sona erdiği anlamına gelmiyor maalesef. Hepimizin içerisindeki var olan kötülük her zaman hortlamaya hazırdır. 

Her an ortaya çıkmaya hazır bu “kötü yanımız” elimize güç geçince dizginlenemez olabilir. Liderliğin karanlık yüzünü anlamak, liderliğin parlak tarafını geliştirmenin bir yoludur. 

Kötülüğün doğuştan gelen bir özellik olup olmadığı derin bir felsefe konusudur ama kötülüğün öğrenilen bir davranış olduğu muhakkak. İsterse doğuştan iyilikle donatılmış olsun her insan ailesinden, okulundan, çevresinden kötülüğü öğrenebilir. Kötü olabilir. Feodal, baskıcı aile tipi ve dogmatik eğitim anlayışı diktatörler ortaya çıkarır.

Bir liderin karakteri ve değer yargıları onun iyilik potansiyelini belirler. Etik değerlerden yoksun ve ilkeleri olmayan liderler sahip oldukları gücü kendi çıkarları için kullanırlar.

Yaşadığımız çağda, bizden daha akıllı, daha duyarlı olmamız bekleniyor. Dünya her geçen gün daha demokratik olmaya doğru gidiyor. Çağımızda, çok sesli ve çok renkli; tüm bu seslerin ve renklerin bir arada yaşayabileceği düzenleri yaratmamız gerekiyor. 

Bugünün şirketleri de daha eşitlikçi, daha katılımcı, daha çok sesli ve çok renkli olmaya doğru gidiyor. Elbette her kuruluşun kendine özgü özellikleri vardır ama içinde yaşadığımız çağ, orduları bile daha eşitlikçi kılıyor. Bugünün orduları bundan elli sene öncesinin orduları gibi yönetilmiyor. Son söz net olarak söylemek gerekir ki, değişimi anlamayan, kendini dönüştüremeyen organizasyonların ayakta kalması mümkün değildir. Vesselam.

“Hepimizin karanlık bir yanı var. Hepimizin içindeki kötülük bu karanlıkta saklanır.” (Jung) ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159
banner153